İstanbul ne şehri idi? -Kültür ve Medeniyet. Güzel de bu kadar hırsız, terörist, soyguncu, yalancı ve ahlâksızın medeniyet şehrinde ne işi var? Kültür şehrinin cezaevleri tıklım tıklım dolar mı? Mafya cirit atabilir mi? Sokaklarda değnekçiler, tetikçiler 'infaz' yapabilir mi? *** Teröristin cenazesinde mahalle ayaklanıyor, polis araçları molotof kokteyl atılarak yakılıyor, akşamı da televizyonların haber bültenlerinde, 'polis zor kullandı' diye haber yayınlanıyorsa ahlâktan söz edilebilir mi? Kafası kanlar içinde kalan polislerin panzerlerin arkasına sığındıklarını gördükçe içim sızlıyor. Taş atanlara bakıyorum. Kadınlar ve çocuklar... Bunlar anne mi? Bu kadınlar bizim kadınlarımız olabilir mi? Ya çocuklar? Korkmadığı kanundan büyüyünce korkabilir mi? Kim büyüttü bunları? Nereden topladılar bu kadar kin ve nefreti? Ne zaman biriktirdiler? Ve ne adına? *** Ama tek suçlu bunlar mı? Şehrin dört bir yanına yerleşen, bir gecede devletin arazilerine konup apartman dikenlere göz yumanların hiç mi suçu yok? Dün kafasını okşadığınız çocuk, bugün kafanıza taş atıyorsa ve hâlâ yasal olmayan evlerde oturtuluyorsa, polis ve askere taş atmalar son bulur mu? Asıl suç, zehirli tohumları şehrin bu kutsal topraklarına dikenler değil mi? Bu kutsal topraklardan işte bu zehirli adamlar bitti. Belli değil miydi? Ne uğruna göz yumuldu bu zehirli adamlara? Söyleyelim, oy uğruna. *** Global ekonomilerin en büyük tetikçisi köyden kente göçlerdir. Büyük şehirler de terörün vazgeçilmez pazarları haline getirilmiştir. Adam gibi yaşamasını bilmeyenler, kanun tanımayanlar; nasıl ki heybelerinde bu kadar kin ve ihanet biriktirip, sırtında yatağı ile bir gece ansızın bu şehre girdi iseler, bir gece yarısında da yatakları ile buralardan kovuldukları zaman, artık kimse polisin ve askerin kafasına taş atamayacaktır... Yoksa memleketin taşı da toprağı da bitmez. Sahi ne şehri idi İstanbul?