Sarıkamış faciasını ilk aile büyüklerinden duyduğumda çocuktum. Babamın dedesi olan Jandarma Zabiti Ali Bey Pertek'ten evrakı Peri sancağına götürürken, mola verdiği sırada namaz kılar... Namazda eşkıyalar ve çeteler tarafından şehit edilir... Bu hikayeden çok etkilenmiştim... Yanlış bir kararın ülkeye ne zararlar verebileceğini ve 90 bin askerin ölümüne dahi yolaçabileceğinin korkusunu içime düşürten hikaye idi... Bu hikayenin korkusu ile büyüdüm... *** Alacağım kararlara ilk 'doğru mu?' diye sormak yerine, 'yanlış mı?' sorusunu sorabilmeyi ve yanlış olmadığına emin olabildiklerime 'karar' verebilmeyi öğrendim. 'Niçin doğru yaptın?' diye soranın, alkışlayanın ve takdir edenin çıkmayacağını ama 'Neden yanlış yaptın?' diye binlerce soranın çıkabileceğini de hiç aklımdan çıkartmadım. Dünya adaletinin böyle olduğunu kabullenmek gerek... *** Duyduğum hikayenin sonu şöyle bitmekteydi: 'Efsane' diye bilinen Enver Paşaya dönemin 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa adeta yalvarır; -Kara kışta askeri yola çıkartmayalım...Yoksa hepsi donarak ölebilir!. Enver Paşa, harbiyeden hocası olan İzzet Paşanın bu uyarılarını 'çok bilmişlik' zanneder ve hiddetlenerek gürler; -İzzet Paşa dua et harbiyeden hocamsın, yoksa seni şurada darağacına çıkartırdım! Ve Enver Paşa taarruz emrini verir. Emirler tartışılmaz ya... Oysa, emirler 'emirleştirilmeden' tartışılmalı. Enver Paşanın verdiği taarruz emri aslında 3. Ordunun 'ölüm emri'dir... Sonuç, Sarıkamış'ta 90 bin askerimizden sadece 10 bini sağ kalır. *** "Bir Erzurum'a gidiş başıma ne işler açtı. 'Aman Allahım sen yardımcım ol! Medet ya Resulallah! Medet ya Abdülkadir Geylani' gibi yakarış ve istirhamlarla kolun sonuna ulaştım." Bu sözler Tuğgeneral Ziya Yergök'e ait... Tuğgeneral Ziya Paşa, Osmanlı İmparatorluğu 1914 yılında seferberlik ilan ettiğinde 83. Alayın Komutanıdır. 1914'ün Kasım ayında yani Birinci Dünya Savaşı'na katılan Tuğgeneral Ziya Paşa askerleriyle Allahüekber Dağları'nda Ruslara karşı Sarıkamış'ta savaşır... 1915 yılında Ruslara esir düşer... Altı yıl esaret hayatı; acılar, hastalıklar ve eziyet ile geçer... Bir gün esir kampından kaçarak kurtulur. Kurtulur kurtulmasına ama ülkenin neden bu hale geldiğini ise Sarıkamış'tan Esarete adlı hatıralarında anlatır...