İstediğin gibi bir hayat değil, istenen bir hayatı yaşamak zorundadır insan... 'Ben' duygusuna kendini kaptıranlar asla 'Biz' diyemiyor ve karşısındakine tahammül edemiyor... Kendi mutluluğunu istemenin ötesinde anlaşılmaz bir tutumla bencillik duygularına teslim oluyor... Kimse 'geldik ve gidiyoruz' sözünü kendi kendine fısıldayacak cesareti bulamıyor. Kimsenin aklına ölüm gelmiyor... Kimse ölümden korkmuyor... Bir düşünürün; 'Dünyada en cesur insanlardır, öleceklerini bilerek yaşarlar' dediği gibi hayatı umursamadan yaşıyor. * Kendi hayatını istediği gibi yaşamak için gayret sarfeden insan kendi göz gerçeğinden yola çıkarak kahramanı kendisi olan bir hikaye yazmaya çalışıyor... Herkes kendi hikayesine taraftar okuyucu arıyor... Başka hikaye ve kahramanlara tahammül dahi edemiyor. İstediğini dost, İstemediğini ise düşman ilan ediyor. Derler ya; insan kırmızı güllerin peşinden koşarken ayaklarının altında ezilen papatyaların farkında olmazmış! Yoruluyor ama isteklerinden vazgeçmiyor. Ki isteklerinin doğru veya yanlışlığından emin olmadığı halde istekleri yüzünden dünyayı zıvanadan çıkartabiliyor.. * İstediği gibi bir demokrasi değil, istenen bir demokratik hayatta yaşamak zorundadır insan... Yine de bazıları kafasındaki demokrasiyi arıyor ve inşa etmeye çalışıyor. Kendi yazdıkları kanunlarla kendilerine ait bir demokrasi anlayışı ile şirket, site, aile, okul, mahalle yönetenler iş ülkeye gelince başkalarını da düşünüyorlarmış gibi 'demokrasi" diye bağırıyor... Bir düşünür diyor ki: "İnsanlar topraktan yaratıldı, her an çamurlaşabilirler!" Ne uğruna? İstekleri uğruna...