> Salzburg Efsaneleşen Alp dağları silsilesine ait birinin gölgesinde; masal ırmaklarının vadiler arasında kıvrılarak ilerleyen yolculuğunu seyrettikçe insanın ruhu serinliyor... Ve âdeta yüreği dinleniyor... Beyaz suların arasında yeşilin farklı tonlarına boyanmış gibi gözlerimizin önünde 'ecel boşluğu' gibi duran o muhteşem tabloya baktıkça, her şeye rağmen dağların başını dik tuttuğuna şahit oluyor insan... Keşke, bir dağa bakar gibi; insanların da ne kadar büyük ve küçük olduğu, rengiyle ve gölgesindeki ağaçlarıyla görünebilseydi... Ve dağların gölgesinde zaman tüketen ağaçların gözüktüğü gibi insanların da gölgelerinde ihanetleriyle uyuyanlar gözükebilseydi... * Ülkede her geçen gün biraz daha keşmekeşleştirilen, kırk parçaya bölünen, huzursuzlaştırılan o gündemden kaçtığınızda ve sınırı geçtiğinizde âdeta huzurun ne olduğunun farkına varıyor insan... Kavgasız gün geçirmeyen, bölünebilmek ve ayrılabilmek uğruna daima fırsat arayanların arasından sıyrılıp kaçılabildiğinde insan, mutluluğun resmini ezbere çiziyor... Ve o keşmekeşin arasına geri dönmeye korkuyor... Hasret o kavgalara değil... Geride kalan sevdikleredir... Dağların gölgesine gizlenildiğinde daha iyi anlaşılıyor... Her geçen gün çakallaşan kalabalıklar arasında sırtınızı dönebilmek o kadar zorlaşıyor ki... Aldatılmadığınızdan emin olabilmek, rahat bir kafayla yastığa baş koyabilmek, kandil akşamlarında dua edebilmek, hayal kurabilmek o kadar anlamsızlaştırılıyor ki... Aldatırken dahi nokta kadar vicdanı sızlamayan bir yüreğe sahip insanların arasından kaçıp da dağların gölgelerinde uyuyabilmek, düşünebilmek, yüzleşebilmek ve muhasebeleşebilmek o kadar unutulan bir şeymiş ki... * Bir dağ gibi dik durabilmek, beyaz bir su gibi berrak akabilmek için önce bir dağ gibi durabilecek yiğitliğin kaftanını ve kefenini giyebilmek gerekir... Lakin, gelinen nokta ise; dağlar gibi dik duran, masal ırmakları gibi berrak akan adam artık kimse istemiyor... Biraz kirli, biraz karanlık, biraz esrarengiz, biraz düşünen, biraz yazan, biraz konuşan ve boynu bükükmüş gibi gözüken ama içten hesaplı, öfkesini kuyruğuna basıldığında kusan, ihanetleri içinde büyüten ve günü geldiğinde akrep gibi sokan ve dağların gölgesinde umarsızca yaşayan, gün tüketen, yanardağlar gibi ateşi içinde saklayan ve istikbal arayan ifadesiz bir yüze sahip olan sessiz adamlar arzulanıyor... Dağlarımıza baharın gelebilmesi için herkesin ağlamayı bir daha öğrenmesi gerek!