Terör yine kol geziyor... Kurşunlar âdeta adres sormuyor! Aldıkları ve kazandıklarıyla yetinemeyen birileri bir şeyler daha istiyor... Eşkıyalar, yine yol kesmelere başladı... Dağlar yine barut kokuyor! Kentlere kadar inen eşkıyaların yol kesme eylemleri, görevlerine giden subay ve polislere karşı yapılmış gibi görünse de, bu ülkenin önünü kesmeyi hedefleyen terörün gizli gündemi artık biliniyor... Ve bu ülkenin gideceği yollar kesilmek isteniyor... Çarşamba günü RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun'un daveti üzerine bütün televizyon kanallarının genel yayın yönetmenleri ile İstanbul'da bir araya geldik... İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kamu Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın da katıldığı toplantıda yine televizyon haberciliği masaya yatırıldı... Sükûnet düşüncelerin temsilcisi saydığım Başbakan Erdoğan'ın gezilerinde yakından tanıma imkânına sahip olduğum Bakan Atalay televizyon yayıncılarından ortak sorumluluğa dahil olması gerektiğini anlattı... * Düşmanlık lobisinin çalıştığını belirten Bakan Atalay; "Öfke, kin ve nefret duygularıyla mesele çözülmez!" dedi... Terörle mücadelenin sadece siyasi ve güvenlik güçlerine havale edilecek bir konu olmadığını söyleyen Bakan Atalay; "Medya özel bir yere sahiptir!" diyerek terör örgütlerinin gıdasının daima gündemde kalmak olduğunu ve medyadan asimetrik tehdit olan terörün ekmeğine yağ sürmemesini isterken de çok haklıydı... * Bir meseleyi çözebilmek için masanın etrafında toplanabilmekte daima zorlanıyoruz... Taraflar birbirini anlamak istemiyor. Karşılıklı dertleşerek bilgileri, tecrübeleri, acıları, alışkanlıkları, bir yerde toplamak yerine herkes kendi doğrularını, izlediği siyaseti, alışkanlıkları ve içinde bulunduğu durumu tarif ediyor ve birbirine kabul ettirmeye çalışıyor... Ve acımasız bir rekabetin peşinden sürüklenmeyi tercih ediyor... Mücadelenin zaafa uğramasında devleti yönetenlerin ihmali olduğu kadar basının da kabahati var... Her iki taraf da evrensel metotlardan uzak... Yani, şehit cenazelerinde 'eşkıyanın başı görüldüğü yerde ezilecektir' nutkuyla başlayan, başını da gördükleri yerde, 'memlekete hoş geldin' diyerek sona erdirildiği düşünülen, ikide bir af çıkartmak devletin zaafı ise, medyanın da bu süreçte uyguladığı yayıncılık bir zaaftır... Medya da evrensel yayın ilkelerini benimsemediği gibi daima hukuku çiğnedi... Hukukun önünde giden ve hukukun peşinden koştuğu bir basını elbette hukuki bir çizgiye çekmek zor... 8 sütuna manşetten karalayıp tek satırdan ibaret tekzip metni anlayışındaki gazetecilik çözülmedikçe, haber bültenleri ve sayfaları birilerinin infazı, reyting ve tiraj için kullanıldığı müddetçe medya bu yağ sürmeye daha çok devam edecek... Deliler köyünde hâl böyle... Ama hiçbir hukuk devletinde ise delilere bu kadar itibar edilmemiştir...