Eskiden yaz mevsimi başlayınca ya da okullar tatil olunca özellikle büyük kentler sessizliğe bürünürdü... Ve kentler boşaltılmış gibiydi... Artık o günler de çok eskilerde kalmış... 'Dünya boşalır ama İstanbul dolar' sözü gerçekleşiyor gibi... Köprülerden karşıya geçmek en az bir saat. Gecenin hangi vaktinde olursa olsun İstanbul trafiği çekilmiyor... Sanki gizli bir örgüt, kentin bir yakasından iki milyon aracı karşıya, karşıdan ise beş milyon aracı bu yakaya gönderiyor... Bu gidişle denizlerimiz petrol olsa yine başedilemez... Anadolu yakasına giderken, İstanbul boşalıyor, karşıdan gelen trafiğin kepazeliğine şahit oldukça galiba Anadolu İstanbul'a taşınıyor kanaatine sahip oluyorsunuz... * Kentlerin çarpık yapılaşması her geçen gün şehirlerin trafiğini altüst ediyor... Çarpık yapılaşma trafiği de terörize etmiştir... Eskiden işe gelinen, işten eve dönülen saatlerde trafik sıkışıyordu... Artık günün her saati sıkışık... Kimin nereden geldiği ve nereye gittiği belli değil... Kimin işi hangi yakada ise o yakada oturması kuralı getirilmesi lazım... Avcılar'da çalışıp Göztepe'de oturmanın, ya da Ümraniye'de çalışıp Florya'da oturmanın keyfiyetine birilerinin son vermesi gerekir... Yoksa İstanbul yaşanılacak değil, kaçılacak bir şehir olacak... Taksim'de biriyle randevulaştığınızda bir gün gidiyor... Yakında herkes evindeki bilgisayarlara mahkum olacak... * TEM karayolu trafiği ise keşmekeşleşiyor... Kamyon, TIR, otobüs, kamyonet, dozer, greyder, motor, traktör kısaca ne ararsanız var... Hep birlikte seyahat... Ve yollar TIR ve kamyonların dehşet saçtığı trafik kazalarıyla dolu... Trafiğe çıkış saatlerine uyulmuyor... Bu yüzden üçüncü köprü ve çevre yolların hızla yapımına başlanmalı... Doğal yaşamı koruma kriterlerine uyalım ama böyle gidersek gerçekten doğal yaşayacağız, yani herkes ya atla işe gidecek, ya da yürüyerek!