Pazar yazımda Türkiye ile AB'nin yol arkadaşlığının her gün meçhul bir maceraya doğru ilerlediğinden insanın aklına ister istemez meşhur 'kaçak' filminin senaryosundaki kurgunun gerçekleştirilmek istendiğinden bahsetmiştim... Türkiye'nin masadan kaçması için her türlü yolu deneyebileceklerine değindikten sonra dış basındaki yazılarından örnekler vereceğimi belirtmiştim... * "Türkiye'ye karşı daha sert yaptırımlar gerektiğini savunan Hristiyan Birlik Partileri, şimdiye kadar Brüksel'de alınan tedbirlerin tamamen yetersiz kaldığını, Türkiye görevlerini yerine getirene kadar yeni fasılların açılmaması gerektiğini... CSU Başkanı Stoiber ise müzakerelerin dondurulması gerektiğini belirterek Türkiye'nin, eski üye Kıbrıs'ı tanımadan AB'ye girmek istediğini ve Türkiye'nin bir Avrupa ülkesi olmadığını, AB'ye girdiği takdirde Avrupa'nın karakterini değiştireceğini dile getirdi... CDU'nun, dış politika çerçevesinde getirdiği teklife göre, müzakereler ucu açık bir şekilde sürdürülmeli, ancak doğru çözüm ayrıcalıklı ortaklık olurdu..." Der Tagesspiegel * "Türklerin AB'ye girme şevki şu sıralar sınırlı ve bilindiği üzere AB'de de, Ankara ile müzakerelerin, bugünü bırakın, dünden koptuğunu görmek isteyen çok kişi var. Bu nedenle de Kıbrıs meselesiyle ilgili anlaşmazlığın çıkmaza girmesi birçokları için, AB'nin Ağrı ve Anadolu'ya kadar uzanma fikrinin gömülmesi için beklenmedik bir fırsattır. İyi ki diplomatlar dediklerini kabul ettirerek, bir çözüm buldu. Bu, hem AB hükümetlerinin kaldırabileceği bir çözümdür, hem de müzakereler kesilmek zorunda kalınmayacaktır..." Frankfurter Rundschau * "Dram, bir komediye ve Avrupa yüksek diplomasi okulu bir maskaralığa dönüşüyor. AB, Türkiye meselesinde aklını mı kaçırdı? Yapılabilirlik öngörüsünü, gerçeklik duygusunu mu yitirdi? AB, Ankara'ya katılım müzakereleri için hep yeni bir arka kapı açtı. Ardından, tamamen beklenmedik bir şekilde, AB Komisyonu'nun, üye iki ülke Kıbrıs'ı tanımadığı için Türkiye'ye nasıl davranılacağına ilişkin tavsiye kararı bir hafta öne alındı. Tabii ki bu karar da el freniyle donatılmış bulunuyor. Finlandiye Başbakanı, bir kez daha uzlaşma şansı konusunda nabız yoklamak için Türkiye'ye gidecek. Fin bakan boş ellerle geri dönecek ve Boğaz'da sadece dostane bir tebessüm bulacak." Die Welt * Avrupa'nın basını olayları böyle özetliyor... Yani, Türkiye'nin AB'ye girmesini destekleyenler dahi bizi 'kanadı kırılmış şahin' olarak görmeyi arzuluyor... Batı basını, Türkiye'yi yeniden 'kaçak' durumuna düşürmek için kendi diplomatlarından çaba göstermelerini istiyor... Biz ise galiba, batılı diplomatların 'eşref saatini ' kollayacağız... Masadan kaçmayan taraf olmayalım... Kaçarsak, kovalanacağımızı bilelim... Kaçmayalım sadece dik duruşumuzu kaybetmeyelim...