Fırtınalı bir suda yüzen kâğıttan kayıklar gibi ihanet üzerine inşa ettirilen Arap ülkeleri kendi sularında batmaya doğru hızla yol alıyor... Lakin artık kürekler boşa çekiliyor... Öfke, kızıl bir küheylan gibi tek adamların ülkelerinde cirit atıyor... Arap ülkelerindeki kahvehanelerde en çok 'domino' denilen taş oyunu oynanır. Bugünlerde ise domino oyununu başkaları oynuyor... Adı da isyanın dominosu... Tunus'ta halk 'yoksulluğa' ve 'yolsuzluğa' isyan etmiş gözüküyor... Ya da ettirilmiş! Halklar, 'tek adama itaat' düzenine isyan ettiği gibi 'aidiyet' duygularını da akıllarının küçük çekmecelerine hapsetmiş... Saraylarında saltanat keyfini süren krallar sokak aralarında yaşamaya çalışan sessiz çoğunluğun biriktirdiği öfkelerden habersizdi... Silahlı asker ve polislerin çemberinde başlayan 'krallık' keyfiyeti ve olağanüstü aşırı protokol düşkünlükleri gözleri kör etmişti! Ve isyan bir gün o sarayların kapılarını elbet çalacaktı! * Arap ülkelerindeki 'yoksulluk' ve 'yolsuzluk' insanların yüzlerine o kadar yansımıştı ki, böylesine bir başkaldırının geleceği apaçık görülmekteydi... O topraklarda hesapsız dolaşan herkes bu isyanın ayak seslerini işitmekteydi... Krallar hariç... Machiavelli diyor ki: -Bir hükümdar asla halkı karşısına almamalıdır! Arap ülkelerindeki her kral veya lider bu nasihatten uzak yaşadı... Saddam'la başlayan bu sürecin 'domino' etkisi göstereceği belliydi... * Tunus, âdeta bir yangın yeri. Cezayir, karanlık bulutlar üzerinde. Fas, diken üstünde. Mısır, kaynayan kazanda. İran, ateşten bir gömlek. Yemen, isyanla tanıştı bile. Libya, tedirgin ve ürkek. Ürdün, bütün ihtimallere gebe. Lübnan, bir arada yaşamaktan aciz. Suriye, kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı bir ülke. Tek adamlık, kraliyet efsanelerinin ve dikta siyasetiyle ülke yönetme felsefesinin sıfır noktasına gelişinin resmidir... Artık domino oyununda bütün taşlar dikey dizili ve birbirine bağlı. Birileri vurmuştur ilk taşa ve 'yıkılış' başlamıştır... 2011'de 11 ülke çok felakete gebe...