O, kalabalıkları bir şimal akşamında bırakıp çok uzaklara gittiği günden beri, binlerce yüreğe kahır doldu... Artık, kendisiyle uğraşacak, defterleri karıştıracak kimse kalmadı. Son nefesini darağacında verirken dahi; "Hiç kimseye küskün ve kırgın değilim... Devlete ve millete ebedi saadetler dilerim." diyen o adam yok... 'Asıldı' haberini alanların çoğu, kimselerin görmediği Serencebey yokuşlarındaki kaldırımlara katran dolusu usulca günah kustu... * O, yarı gecede habersizce uyandırılırken uykusundan, başkalarına bırakıp da gittiği kara gözlerde son buldu onurlu bir hayat... Yıllarca duvarlardaki resimlerine zehir-zemberek gözleriyle bakan asık suratlı adamlar da artık aramızda yok... Dünya kimseye kalmıyor... Herkesin bir dönemeç noktası var... Bir savaş daha nedensizce kaybedilirken, 'bir yangın borçluydu tarihi aldatanlar...' * O, yabancı karanlıkların koynunda sabahlayanların ihanetlerine uğrayan bir adamdı... Oysa, ne bilmedikleri bir adamdı. Ne de kendisinin bilmediği yüzlerdi... Yorgun demokrat değildi... Bir memleket sevdalısıydı... Yolculuğunun belki başındaydı ama tüm hatırlatmalardan bıkıp usandı. Kaybetmek bir hayal iken, geceyarılarında ardından açılan savaşlardan mağlup ayrıldı... * O'nu belki, kimseler hiç tanımadı. Kendisi ise herkesi, ölümlü hakikatlerde tanıdı... Gaflet trenine binip de dar zamanlarda geçitleri geçmek isteyenler kahramanlıklarını, geride kalanların daima masallaştıracağına inandılar... Masallaştırıldı da... O, Menderes'ti... Aradan yıllar gelip geçti... Bugün demokrasi tarihinin bir başka dönemeç noktası daha Türk Milletinin karşısında.. Bilmelidirler ki; elinde destanı ile yaşayan kahramanlar kırk yılda bir gelip geçer yeryüzünden.