* Washington-ABD Vaktiyle İstanbul'a Avrupa Parlamentosu'ndan bir heyet gelir.. 'Mahkumlara işkence ediliyor' iddiasını yerinde araştırmak maksadıyla gelen heyet, mahkumlara ait koğuşları ziyaret eder.. Ranza başlarındaki duvarlarda yarı çıplak kadın afişlerinin erkek, takım elbiseli, kravatlı erkek posterlerinin de kadın koğuşlarında asılı olduğunu gören heyet, başsavcıya sorar; -Kim bunlar? Başsavcı ise heyete der ki; -Duvarlarda gördüğünüz resimler ülkemizin tanınmış aktörleri, şarkıcıları, mankenleri vs. Heyet şaşırır ve mahkumlara hangi suçlardan dolayı cezaevine düştüklerini sorar. Kiminin tecavüzden, uyuşturucu kaçakçılığından, adam öldürmekten, mafya ile iş birliği yapmaktan, kimilerinin de gasp ve hırsızlıktan yargılanıp cezalandırıldıklarını öğrenir. Şaşkına dönen heyet savcıya derler ki; "Biz önceleri ne kadar sanat ve sanatçısever bir cezaevine geldik diyorduk, meğer maksatları başka imiş!" Baldır-bacak hayranlığının adına bizde; sanatsever konulmuş! * Bir başka hukukçu dostum Av. Veysi Savaş ise; "Adaletin uygulanmadığı toplumlarda sıkıntı bitmez!" diyerek meselenin nereden kaynaklandığını da şöyle izah ediyordu; "Kanun bizde de var, ama uygulama olmadıktan sonra..." Suç işleyen bir sanatçının bileğine kelepçe takıldığında bu ülkede bir bardak suda fırtına kopartılıyor! Bir hakim öldüren Yılmaz Güney'i efsaneleştirenler, bugün adaletin yerine gelmesi için kendilerine 'cüzdanı ve vicdanı arasına sıkışmayan' bir hakim arıyor. * Amerika'da; Russel Crowe, otel görevlisine telefon fırlatınca hakaretten nerdeyse içeri atılıyordu, cüzi bir tazminat ödeyerek kurtuldu. Paris Hilton, alkollü araç kullanmaktan yirmi üç gün cezaevine konuldu. 3 yıl gözetim altında tutulmasına, alkol tedavisi görmesine ve 1500 dolar para cezasına çarptırıldı. Tek kişilik hücreye atılan Paris Hilton'un değil ellerine, ayaklarına bile zincir takıldı. Ömer Şerif, otopark görevlisine hakaretten iki yıl gözetim ve öfkesine hakim olması için de 15 saat ders görme cezası aldı. Naomi Campbell, temizlikçisinin yüzüne telefon fırlattığı için bir hafta temizlik cezasına çarptırıldı. Lee Tamahori, (James Bond filmlerinin yönetmenlerinden) Polisin düzenlediği bir baskında kadın elbiseleri ve peruk giymiş haliyle yakalandığından, Hollywood'daki duvar yazılarını temizleme cezası aldı. Winona Ryder, hırsızlıktan yakalanınca 3 yıl gözetim, 240 saat kanser hastalarına bakmak, 120 saat kör çocuklar vakfında, 120 saatini de hasta bebeklerle ilgilenmekle geçirme cezasına çarptırıldı. * Türkiye'de; Dürüst insanların vergileriyle binlerce hırsız, üç kağıtçı, tecavüzcü, eroinci, terörist, mafya bozuntusu, tetikçi kentlerin göbeğindeki cezaevlerinde keyif çatıyor.. Memleketin demir ve kara yolları da müteahhitlere ihale edilerek yaptırılıyor.. Bu mahkumlar ne işe yarıyorsa, nereden torpilli ise, bunları çalıştırmak kimsenin aklına gelmiyor.. Dünyanın en dürüst adamı bu ülkede üç gün çalışmaz ise açlıktan ölür. Kimse de yardım elini uzatmaz.. Binlerce suçlu, terörist cezaevinde ekmek elden su gölden yiyip içiyor.. Hasta olduğunda bakılıyor.. Kışın donarak ölmüyor.. Buna adalet denilir mi? Ya bizde ünlülere bu cezalar verilseydi? "Aman efendim nasıl olur, ayaklarına zincir takılır", "Bu bir vahşet" diyerek günlerce gazete ve televizyonlarda konu tartışılmaya başlanır "Türkiye seninle gurur duyuyor!" sloganıyla sonlandırılırdı.. Ve efsaneleştirilirdi.. Adalet Saray' ları önemli ama, suç işlediğinde kim olursa olsun adalet karşısında cezalandırılması çok daha önemli.. Neylersin ki; günümüzde insanların peşinden gittikleri tüm kahramanlar suçlu.. Kötülerin çok iyi organize olduğu dünyada asıl mesele iyilerin organize olamayışıdır... Yoksa oturup adalet bekleyen dürüstlere deniliyor ki; 'dünyanın adaleti yok!'