Gazete ve televizyonların haberlerine bakıldığında insanın içi kararıyor... Savaşlar çıkıyor... Cinayetler işleniyor... Kazalar birbirini kovalıyor... Mitinglerde taşlar atılıyor... Maçlarda sopalar kırılıyor... Ve bir günde binlerce insan ölüyor... Yaralanıyor... Kimi masum, Kimileri masumiyetten uzak... Merhamet; vicdanlarda bir mezar taşı gibi duygusuz ve dilsiz... Vefa ve sevgi; tarihî bir kitabenin silik ve eski bir yazısına dönüşmüş gibi... Neden? Kazanabilmek uğruna! * Yalan yığınlarının arasında doğru kayboluyor... Kimi okuluna gidiyor... Kimi sevdiklerine kavuşmayı diliyor... Kimileri de işini arıyor... Sonuçta, kimi kanlı bir savaşın ardından zafer, kimileri de namerte muhtaç olmamak için ekmeğini kazanma kavgası vermeye devam ediyor... * Bir dünyanın eşiğinde asırlık bir koşuşturmaca; ekmek kavgası... Ne olursa olsun kavga ile değil, barışla kazanılması gereken bir sıcak parça huzur kokmalıydı ekmek koşuşturmaları... Şairin dizeleri aslında her şeyi anlatıyor; "Bizi el kapısına köle eden de sensin, Elleri kapımıza köle eden de sen: Ekmek! Senin için elpençe divan beklemek Arsız ve hodbin, Rugan iskarpinlerin önünde... Analarımız senin için yetiştirdi Senin için bu ellere yolladı bizi. -Bu yaşanası dünyada- Gırtlakladık birbirimizi..."