İnsanlar da, ülkeleri gibi hayat sürüyor... Kamplara bölünen insanlar; hakikati bulmakta zorlanıyor... Kavgalar beraberinde geliyor... Fanatizm'terörizm' çizgisine doğru ilerliyor... Ülke gündemini takip ederken dahi insan; yoruluyor, bıkıyor, ağlıyor, üzülüyor, umutlarını yitiriyor ve hayata küsüyor... Küsen insanlar da günlük hayatında mutlu ve başarılı olamıyor! Yaşamanın gayesi tüketiliyor... Elde-avuçta ve yürekte tutunacak bir dal kalmıyor... En büyük zarar da çok uzak bir yerlerde yaşayan tanımadıklardan değil, tanıdıklardan görülüyor... Böyle olunca da dışarılardan 'düşman' aranmasına gerek kalmıyor! * Sadece ülkenin değil, kişilerin de gündemi; ağlamak, üzülmek ve umutlarını kaybetmekle geçip gidiyor... Ve bir nesil yok oluyor... Tanıdıklar; ensede gizlenen akrepler gibi ne zaman sokacağı ve ihanet edeceği bilinmiyor... Keyif ve umutla başlanan her günün akşamında eve dönerken uğranılan ihanetler hatırlanıyor... Bir ömür boyu başı öne eğik vaziyette dolaşan yürekli adamlar, tanıdıkların ihanetleriyle yıllarını tüketiyor... * Büyükler ise hâlâ küçüklere 'küçük hikâyeler biriktir' nasihatini vermeye devam ediyor... Ve'iki satırlık adamlardan uzak' durulması söyleniyor... Oysa; küçük hikâyeler içerisinde gizlenen akreplerin büyük ihanetleriyle başedilemiyor. Mesele; yaşamanın asıl gayesini anlatan büyük bir hikâyede iki satırlık bir adam olabilmekti... Nedense, bu büyük hikâyenin erdeminden ve şerefinden hiç bahsedilmiyor! Diyorlardı ki; 'Bir deniz olun ve korkmayın, sizi kirletenler de bir gün ölecek...' Yalan bir hikâyeden ibaret olan dünyadaki tüm zaferler artık ensedeki akreplerin olsa ne fark eder ki?