Erbain vakitleri

A -
A +

'Göz dünyayı görür ama bir tek kendini hariç' diyenler aynalara bakar ve kendilerini hesaba çekermiş.. Başkalarının güvenli biri olduğundan şüphe edenler, 'ben ne kadar güvenilir biriyim' diyerek kendini sorguya çekmeyi başarmadıktan sonra güven bunalımı hayatın her alanına gittikçe bir virüs gibi sirayet eder. Washington'da Beyaz Saray'ın karşısındaki bahçede tek başına yaşlı bir kadının, kendince fotoğraf ve el yazılarından oluşan pankartlarla, savaşları protesto ettiğini görünce şaşırdım... Nasıl izin veriyorlar? sorusunu kendime sordum ve yaşlı kadına karşı gösterilen hoşgörüyü takdir ettim... Çünkü bizde olsaydı kırk defa yaşlı kadının kafasına çadırını geçirir ve apar-topar alınıp götürülürdü... * Amerikalı polislerin yaşlı kadına hiç karışmadıklarını ve onunla konuşmaya çalışanlara da bir müdahalede bulunmadıklarını gördüm. Yaşlı kadının yanına, sonradan Lübnanlı olduğunu ögrendiğim genç bir kadın geldi. Çantasından defterini çıkarttı ve başladı sorular sormaya. Genç kadına gazeteci olup olmadığını sordum. Değildi. Hangi gerekçeyle konuştuğunu anlatmadı ama yaşlı kadının anlattıklarına genç kadın nedense çok ağladı... Her ikisinin resmini çekmek istediğimde ise genç kadın gözlerindeki yaşlarını sildi ve bana; "Önemli olan ben değilim, savaşa hayır diyen bu yaşlı kadın!" dedi... * Yaşlı kadına; hangi ülkedensin? diye sordum. Başını yavaşça kaldırdı ve; her yerdenim! cevabını verdi. Her yerde savaş vardı... Her yerde ateş... Her yürekte bir acı... Son yirmi yılda; Bosna, Sri Lanka, Sudan, Çeçenistan, Afganistan, Irak, Tibet, Doğu Timor, Keşmir, Pakistan, Hırvatistan, Tacikistan, Nahçıvan'daki savaşlarda toplam beş milyon insan hayatını kaybetti. Savaşların ardından dünyanın huzurlu ülkelerine mülteci akını başladı. Ölümüne yapılan hürriyet yolculuklarının çoğu acı ile sonuçlanmasına rağmen insanlar yine de doğup büyüdükleri topraktan ölme pahasına alabildiğince kaçıyor... Her şeyi geride bırakarak... * Ateşlerin küllerinde nefes almaya çalışan masum bir insanlık medeniyetlerin vahşi yüzüyle savaşmaktan yorgun düşmüş. Her ölen masum insanın kanlı avuçlarında kırık bir sevdanın öyküsü kalmış... "Gökyüzünde iki güneş olmadığı gibi yeryüzünde de iki hükümdar olmaz" denilen noktaya gelindiği için dünyada savaşlar bitmiyor... Artık gökyüzündeki yıldızlara bile tahammül yok. Gökyüzü buz gibi soğuk. Çocukların yıldızları bile vuruluyor havada. Gri bulutlar geceyi bekleyen korkuluklar gibi gökyüzünde asılı duruyor adeta. Erbain vakitleri gelip çatmıştır. * Beyaz Saray'ın karşısındaki bahçede; her yerdenim diyen yaşlı kadın aslında dünyaya; savaş her yerde, demek istiyordu. Dünyayı yönetenlere sesleniyordu... Ama ne acı ki masum ve mazlumun, haklının yanında değil, daima güçlünün yanında yeralmak insanlığın bir türlü terkedemediği çok eski bir alışkanlığıydı... Tek başına savaşları protesto eden yaşlı kadına gösterilen hoşgörüyü, Irak'ta, Afganistan'da milyonlarca genç kadına azıcık gösterebilse dünyayı yönettiğini sananlar, belki de savaşlar bitecek her yerde ve tüm çocuklar annelerini kaybetmeden sevgi ile büyüyecek... Erbain vakitleri de gelip çatmayacak... Her gün her yerde yeni bir savaşın fitili ateşlenirken, anlıyorum ki artık vakit çok geç...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.