Ne vakit haber toplantısında önüme 'bir insanın açlık haberi' konulursa, kahırlanırım. Düşünmeye başlarım. Eskiden insanların 'kuş uçmaz kervan geçmez' çöllerde, dağlarda aç kaldığını duyardım... Oysa şimdi kuşların uçmadığı, kervanların geçmediği ne bir çöl ne de bir dağ kalmamasına rağmen, insanlık neden aç? Bir insan nasıl aç kalabiliyor? Veya bırakılıyor. Bu hale nasıl geldik? sorusunun cevabı yazılmaya başlansa, ansiklopedi olur ama 'Bu halde iken ne yapılmalı?' sorusuna cevap bulmayı düşünüyorum... * Bir çırpıda aklıma değişik fikirler gelir. Biraz, ekran başında televizyon seyrettiğimde, neden bazı insanların aç kaldığını daha iyi anlıyorum. Beldelere kadar düşen festival, şölen, şenlik komedilerini izleyince, binlerce insanın bir şarkı ile kendinden geçtiğini, kafa-göz yardığını görünce, şarkıcı ve türkücülerin vur-patlasın, çal-oynasın mantığıyla para ve şöhret kazanmaya devam ettiklerine şahit olunca, bir kez daha kendime soruyorum; -Bu komediye kim son verecek? * Ne acı ki komediyi çok seviyoruz. Komik duruma düşmeyi de... Belediyeler, halktan topladığı çöp vergileri ile festival komedilerine katılan davulculara ve şarkıcı, türkücülere para yetiştirmeye çalışmalarına ne acı ki hâlâ devam ediyorlar... Bu komedi ne zaman son bulacak? * Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç bunu çok ağır bir dille kınadı ve 'hain' ilan etmesine rağmen, belde belediyelerine kadar düşen festival komedileri ile acaba hangi aç insanın derdine merhem olabildi? Festival komedisine devletin yeniden bir çekidüzen vermesi gerekiyor. Belediyelerin kasalarını defçiler boşalttıktan sonra bizim burada def çalarak aç insanları haber yapmakla kimsenin karnı doymuyor. Festival haberlerine televizyonlar kamera yetiştiremiyor... Benim bildiğim festival kültürü ve elde edilmek istenen sonuç bu çirkin manzaralar değildi.