Garabet bir meslek

A -
A +

Yakından tanıdığım gazeteci dostlarımdan bazılarının, mesleğin çok uzağındaki işlere bulaştığına şahit oldukça üzülüyorum. Kimi matbaacı, Kimi reklam ajansı kurucusu, Kimi emlakçı, Kimi müteahhit, Kimi ise lokantacı... Bunlara şahit oldukça, içime bir korku düşer. Günlerce kendime, bir gün sonum böyle mi olacak? sorusunu sorarım. Kâbus gibi bu soru içimde büyür... * İşte gazeteciliğin böyle 'garabet' tarafları da var... Ne anlatmakla biter, ne de yazmakla tükenir... Kimseye yaranmak mümkün değil... Herkes bir tarafınızdan tutar. Kimi yakanıza sarılır. Kimi ensenizde boza pişirir. Kimi de daima arkanızdan kuyu kazar... * Siyasetçilerin, sanatçıların ve sporcuların akıbetine çok benzer bu meslek. Daima 'görünmeyen' ama bilinen bir muhalefet vardır. Doğrulara kimsenin tahammülü yok. 'İyi' yaptıklarını haber haline getirdiğinizde sizi alkışlar... 'Kötü' icraatlarını yazdığınızda ise milyonlarca el yakanıza sarılır. İşte bu yüzden, iki yanı keskin bıçak üstünde durmak zordur. * Etrafınızdaki yüzlerce dostun kâğıt üzerinde olduğu bilincinde olmayanların sonu hüsranla biter... Bu şarkıyı hüsranla bitirenler mesleklerinin dışında bir iş tutarak yeniden hayat yolculuklarına devam etmeye çalışır... Dedik ya, garabet bir meslektir gazetecilik... Bu film, siyasetçi, sporcu ve sanatçıların sonu gibi biter... Anlayacağınız hüsranın son durağı yoktur. Bu garabet gerçek değişmediği müddetçe...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.