Globalizmin çifte standardı

A -
A +

BBC'nin dünyaya duyurduğu bir haber tüm ajanslardan da geçmeye başladı... Habere göre, Rusya hükümeti, Paris Kulubü olarak bilinen alacaklı ülkelere eski Sovyetler Birliği döneminden kalan borçlarının tamamını ödediğini açıkladı... Haberi okuyunca, Rusya ziyaretlerimden birinde anlatılan fıkra aklıma geldi. Dünyaca ünlü oyuncu Brigitte Bardot, demir perde ülkelerinin 'Kralı' sayılan SSCB'nin, yani bugünkü adıyla Rusya'nın başkenti Moskova'ya gider... Rehber eşliğinde baştan aşağı şehrin sokakları, caddeleri, parkları, müzeleri gezdirilir... Ardından Kremlin Sarayı'na götürülür. SSCB Başkanı Brejnev ünlü oyuncuya sorar; -Ülkemi beğendiğiniz mi? Bardot bir diktatörün karşısında oturduğunu unutur; -Ülkeniz çok güzel ama insanlarınız üzgün... Neden serbest bırakmıyorsunuz? Bırakın Paris'i, Londra'yı görsünler... Kapılarınızı dünyaya artık açın... der. Brejnev yanındaki generallere döner; -Hanımefendi, galiba benimle baş başa kalmak istiyor! * Aklıma gelen bu fıkranın ardından kendime de şu soruyu sordum; "Biz de globalizme kapıları açtık, Rusya'da... Bizim borçlarımız katlanırken, Rusya borçlarını nasıl sıfırlamayı başardı?" Bir zamanlar 'Komunistler Moskova'ya' diyen biz Türkler, bugün Rusya'nın her yerinde iş arıyoruz... Özellikle, inşaat, gıda, dericilik, turizm alanlarında... Ülkemize gelen turistlerin yüzde ellisinden fazlası artık Rus... Rusya bu duruma nasıl geldi? İşin sırrı neredeydi? * Glastnost ile birlikte kapılarını globalizme açan Ruslar, önceleri bocaladı ama, daha sonra hızla toparlandı... Rusya, bir anda yabancı şirketlerin adeta istilasına uğradı. Ekonomik olarak sarsıldılar... Daha sonra yeraltı zenginliklerini, doğalgazı, petrolü, üçüncü dünya ülkelerine pazarladıkları silahlarla hazinenin kasasını doldurdular. Amerika'ya rest çekip, İran'dan dolarları alan bir Rusya, dünya sahnesinde artık oyunlarını akıllı oynuyor... Toprak bağımsızlığını elde eden Türk Cumhuriyetleri ise hala hazinelerini bağımsızlaştıramadı... * Rusya, uluslararası müteahhitlere büyük paralar kaptırmadı... Çünkü altyapı tamamdı. Moskova'daki dev metroyu 1950'li yıllarda Stalin yirmi bin Alman esirine yaptırmış... Yani küresel sermayaye yol, metro, köprü yaptırma dertleri yoktu. Altyapı sağlamdı... Bizde ise hiç biri yoktu... 1980'li yılların ardından merhum Özal küresel müteahhitlere kapıları bir açtı ve o günden beri tüm kentler şantiye halinde... Bir yerler daima kazılıyor... Bir yerler yapılıyor, bir yerler yıkılıyor. Birileri daima kazanıyor! * Paralarımızı global güçler yiyor. Paralar; demire, çimentoya, fayansa, kapıya, pencereye, kiremite, asfalta, boruya, arabaya, petrole, kıyafete, musluğa gidiyor... Medeniyet geldi ya? Borç olsa ne olur ki? Rusya ile bizim aramızdaki farkın nedeni; onlar borçlarını öderken, bizim borçları küresel müteahhitler katladı... Elbette kimse kimseye de bu devirde bedava ihale vermiyor tabii... Globalizmin çifte standardı da bu olsa gerek...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.