Maskelerin altında itina ile saklanan yüzler de düşer bir gün elbet. Islak sulara yüz verdiğimiz akşamların tenha sokak aralarında vurulsak da bir gecenin yarısında. Biz bırakıp gitsek de, düşer elbet maskeler ve arkasına saklanan yüzler. Islatılmış yüzlerimizin gölgeleri ve bu gölgelerde bizi büyüten ak sakallı kara gözlü keskin gözler vardı bizi uzaktan uzağa esir eden. Ve bizi eritip kesenler de vardı peşimiz sıra. Dörtnala sürdüler atlarını gece ve gündüz demeden. Korktuk ve kaçtık alabildiğince. Korkudan kaya başlarına kurduk evleri. Düştük. Eşkıya yüzlerden medet bekleyenlerin denizinde herkes bir masal devi iken, masumiyetimizi vurdular üç kuruşluk kurşunla bir akşamüstü biz eve dönerken. Vuruldu bütün bildiğimiz masallarımızın devleri. Düştük. Bir yıldız daha düştü gökyüzündeki penceremizden. Gazel kokusu kaldı avuçlarımızda. Onlar gitmişlerdi ve bulutların ötelerinde bizleri beklerken. Buhardandı, havadandı ve sudandı evleri. Keskin gözler çatal vakitlerde oturmuş yıldız seyrederken, kaçar namert gözler her gece bizden. Dost yüzler, sevinin artık vurulduk ve duymayız. Ateşler yakın halaylar çekin her gecenin yarılarında. Ne derdimiz var artık ne de kederimiz. *** Sözlerin altında gizlice saklanan niyetler de düşer bir gün elbet. Salkım salkım karanlıkların koynuna yatırdığınız ihanetler de bir gün düşer elbet. Gölgeler ve dalgalarla çizdiğimiz gözlerin başları eğik ve ezik. Hayallerimizi yokuşa sürdünüz yine utangaç kahkahalarla. Biz kavgalarımızı saklarken ve unuturken, kurşunlarınızı biriktirdiniz kanlı avuçlarınızda. Biz yorulduk sahi ve bittik. Lakin siz hiç mi hiç bitmediniz. Hiç çekemediniz ve hiç bilmediniz. Dar mevsimlerde sır verdiğimiz manolyalar yine bizi ele verdi. Dar günlerin gölgelerinde sakladığımız gizli sözlerle. Dil uçlarında kuruldu her akşam darağacımız ve sır evlerde infaz edildik sessizce. Ateş dillerden ihanet nehri gibi akarken yokuş aşağı. Ve bir sır daha çalındı ansızın yüreğimizden. Unutuldu bir gecede yeminler. Çiğnendi sözler kaçak vakitlerin ortasında, nedensizce. Ellerimizde bir kum tanesi. Savaşlarımız başlarken yeniden bilinmez ülkelere. Biz öldük ve dirildik. Dostun dediği gibi 'neye eylemdir bu' hiç bilmedik. *** Bildiğimiz duaları okuduk bir daha yeniden. Ölü canlar şehirlerinde. Diri adamlar tanıdık o şehirde hiç de ölmemişler. Ve hiç de çürümemişler. Dökülmüşüz toprağın dibine. Ölü dostlar koşmuş mezarımıza misafirliğe. Koklamışlar ellerimizi. Ve üçler, yediler ve kırklar ölmez diye. Ellerin ve dillerin kokusu meşguliyetse, meşguliyet de akıbetimizse, selam sana akıbetimiz, bak dünya bitti işte. Gölgeler altında ak sakallı kara gözlü bizi büyütürken ve bir yıldız daha düştü göz bebeklerimizden ve yüreğimizden... Aşkta merhamet yokmuş gerçekten. Kırıldık döküldük ve çekildik işte yüreğimizin hudut boylarına. Gün kararmak üzere. Bir damla gözyaşıyla bir aşk daha ihanetle bitmeden yüreğimizdeki pencerede.