Türkiye ve kültür başkenti İstanbul'da milyonlar evlerinde televizyon izliyor... Yaprak Dökümü... Kurtlar Vadisi... Adanalı... Hanımın Çiftliği... Gezelim Görelim... Yemekteyiz... Pop Star... Elveda Rumeli adlı diziler reyting rekorları kırıyor... Reklamlar bu dizilere akıyor... Gerekçeleri de, halk böyle istiyor... Reklamcılara kalsa televizyonlarda haber bültenleri bile gereksiz... Hatta neredeyse haber bültenlerinin sıralamasını bile kendileri yapacak. Reklam ajanslarıyla, reklamcılar aralarında bir çete oluşturmayı başarabilmiş... 'Paylaşmak güzeldir' fikrini de çok benimsemişler... * Ya haber bültenleri? Hava Durumu... Belgesel... Açık oturum... Bunlar ise seyredilmiyor... Yağmur ne zaman yağacak? Sel ne zaman çıkacak? Haliyle bilgiden habersiz bir toplum bu ülkede nefes alıyor... Ve yaşadığını sanıyor... Yaprak Dökümü gibi İstanbul dökülüyor... * Sel sularında giden buzdolabı, çamaşır makinesi, ütü, tüfek ve tabakları yakalamaya çalışanlar basının görüntülemesine aldırmadan yağmaya devam ediyor... Polis, kamyonetle götürülen yağma mallara el koyuyor... Yetkililer ise televizyonlarda 'yağma yok' masalı okuyor... Muhabir ise yağmacılara bağırıyor; -İnanamıyorum ya, bu biz olamayız! Yağmacı kadınlar ise âdeta 'biz başkasıyız' diyerek tabakları yağmalamaya devam ediyor... Ramazanda evine götürdüğü çalıntı tabaklarda iftar mı açacaklardı? Biz bu hale nasıl geldik? Güz yaklaşırken dökülen sadece yapraklar değil, dökülen sadece İstanbul değil, her yer dökülüyor... TIRSAN'ın ilanındaki 'yükümüz hiç bu kadar ağır olmamıştı' sözü uzun zaman unutulmayacak. Ama burası Japonya değil, kimse harakiri yapmaz...