Aydın; doğruyu söylemek ve yazmakla zaten bir taraftır... Ayrıca taraftarlık yapmasına gerek yok... Hele, peşin taraftarlık aydın kimliği ve ahlâkıyla bağdaşmıyor... Aydınların aydınlatamadığı toplumları yalancılar aydınlatır, denilir... Günümüz insanları; ya peşinen itirazcı, ya kabullenici, ya da savunmacı zekâlarıyla bir üçgen arasında deliler gibi dolaşıyor... Derdi bir davanın adamı olmak ve doğruların kavgasını vermek değil, bir istikbal kapısı bulabilmektir... Başka bir yol daha yokmuş gibi... * Muhalifler; itirazcı... İktidardakiler ise savunmacıdır... Zekâlarını bu yönde geliştirdikleri için gerçek daima gri alanda kayboluyor... Zekâ oyunlarından kim daha baskın çıkarsa, çatışmanın galibi de ilan ediliyor... Yıllar önce, insanda olması gereken özelliklerle ilgili Fransa'da bir anket yapılır... Zekâ on altıncı sırada yer alır... Peki, birinci sırada ne var? Dürüstlük ve irade... Çünkü, zekâ hayvanda da var... İradesiz insan, bilgin de olsa, tehlikeli bir varlığa dönüşebiliyor... * Saplantılarını saldırganlaşarak sanatlaştırmaya çalışanlar, daima aşırı hırs ve ihtiraslarına yenik düşüyor... Gri alanların çokluğuyla hayatın her yanı bu yüzden terörize edilebiliyor... Doğrunun en büyük düşmanı peşin itirazcı, savunmacı veya kabullenici zekâların davranışları yüzünden ve aydınların peşin taraftarlığı sonucu, kamuoyu daima karanlıkta kalıyor...