Kurşunların 'adres sormadığı' günlerde tetiği çekenler bilindi de, kimlerin çektirdiğine dair hiçbir bilgi verilmedi... Adını 'terör' koydular... Bugün de öyle diyorlar... * Teröristler kinlerini artık sokakların duvarına afiş olarak asmıyor, elinizin altındaki bilgisayarınızın duvarına asıyor. Harp Akademilerindeki konferansında Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, siber terörün tırmandığını söyledikten sonra; "İnternetin gelişmesiyle birlikte psikolojik harekât ve uluslararası siber terörde bir tırmanma yaşanmıştır. İnternet, korkakların insan karalama formuna dönüştürülmüştür. İnternet ortamından yararlanılarak yapılan psikolojik harekât, hedefi insan, silahı kitle iletişim araçları ve mermisi propaganda ve iftira olan bir tür mücadele yöntemidir" diyor. * "İnternetin yönetilebilir olmaktan çıkarak bir tehdit haline dönüşmesi ihtimaldir" diyen Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, siber teröre dikkat çekerken, değil ihtimal artık bir gerçek... Kurşunlar artık adres soruyor. Kendi adresleri de asla bilinmeyen fildişi kulelerde. Cadıların, korkakların, iftiracıların topyekûn buluştuğu miting meydanlarına dönüşen internet; ne acı ki sadece teröristlerin değil, delilerin en büyük silahı oldu. * "Bir deli kuyuya taş atar kırk akıllı çıkartamaz" derlerdi ya, bazan bir akıllı internet kuyularına taş atıyor, peşinden değil kırk tane deli, dört bin deli kuyudaki taşı çıkartmaya çalışıyor milyonlarca deli de sıraya giriyor. Cemil Meriç'in bir sözü çok hoşuma gider. Der ki; "Tarih rolünü iki defa oynar, ilkinde trajedisini ikincide komedisini..." Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da diyor ki; "Bugün internetin iki yüzü var. Biri aydınlık, diğeri karanlık." Aydınlık yüzünde kalem oynatanlara saygı duyuyorum ama karanlık yüzünde 'kara' çalanlarla da görülmemiş bir hesabın var olduğunu ilan ediyorum. Jurnalden öte bir dünya da var... O dünyada elbet buluştururlar bizleri.