Son yüzyıldan beri; neyin doğru oluşuyla ilgili değil de, kimin neye inandığı, ne söylediği ve ne yazdığıyla alakadarız... Çünkü bizi neyin doğru oluşuna götüren bütün ipler kopuk! Aydın çifte standartı benimsemiş... Geçen yıl İsrail'in Gazze'deki saldırılarına tepki veren Başbakan Erdoğan'ın sözlerinden ötürü bu ülkede yaşayan bazı Türk Yahudilerinin rahatsız olduğuna dair sözlerini dün gibi hatırlıyoruz... Bunlardan biri de Türk Yahudisi olan Prof. Leyla Navaro idi... Prof. Navaro diyordu ki; "Bugün içimde bir şeyler kırıldı... Kendimi ait addettiğim ülkem beni eşit vatandaş olarak görmüyor, din hanemde yazılı bir ibareden dolayı zımmen taraf yapıp düşmanlaştırıyor." * Röportajı okuyan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise bir yangının ilk kıvılcımı olarak gördüğü sözlerin etkisini kırmak adına Prof. Leyla Navaro'yu telefonla aramış ve dirençli olmasını istemişti... O dönem sinemalarda vizyona giren bir Rum ve bir Türk arasında belki de hiç yaşanmayan sahte bir aşkın anlatıldığı, bize göre ise asıl maksadı 6-7 Eylül olaylarında derin devletin parmağı olduğuna dair mesajın verilmek istendiği Güz Sancısı filmi ise ülkenin içinde bulunduğu değişime örnek gösterilmişti... Buraya kadar yanlış bir şey yoktu... Burada yanlış olan çifte standart duygusuna sahip aydınların kabuk bağlamış düşüncelerini millet olarak doğru kabul etme hastalığına yakalanmış oluşumuzdur... * Rumların uğradığı haksızlıkları senaryolaştıran aydınların yalandan ibaret hikâyeleri filme çekildi ama Lefkoşa'da Kanlı Noel diye bilinen Şehit İlhanların hikâyesi hâlâ filme çekilmediyse, bu öz eleştiri hastalığına bulaşmış doğrucu Davut hikâyelerine inanmam... Mavi sularda bir gemiye baskın yaparak vahşete imza atan İsrail'in bu davranışına bu ülkede kaç yabancı veya yerli aydın objektif olarak tepki gösterdi? Prof. Leyla Navaro acaba bu olup bitenlere ne diyordu? İşte bunu öğrenemedik... Bu ülkenin iş adamı da, aydını da, sinemacısı da, tiyatrocusu da, gazetecisi de, siyasetçisi de boğazına kadar çifte standart duygusuna yenik düşmüş... Kimse neyin doğru olduğuyla ilgili değil, kimin neye inandığıyla daha çok ilgili olduğundan dolayı aydınların kabuk bağlamış düşünceleri altında sürekli başka gizli gerçekler yatıyor... Oysa aydınların düşünceleri kabuk bağlamaz...