Batı ülkelerinde gündelik yaşam içerisinde insanların kaygıları daha çok kişisel... Herkesin kendi işine kafa yorarak meşguliyetine şahit oluruz... Bizde ise; başkasının işine kafa yoracak kadar çok meşgul... Çünkü dünyanın en güzel işi; başkalarının işini daha iyi yapacağına birilerini inandırmaktır. Batılı; kim nerede, ne yapmış, kaç para kazanmış, nereye gitmiş, ne mal almış, bankada kaç parası var tarzında boş işlerle uğraşmıyor... Kahve köşelerinde, nutuk çekilen kürsülerde, gazete sayfalarında ve ekranlarda vatanını kurtarmıyor... İşe sahiplenmiyor ama işine sahip çıkıyor... Dedikoduyu, gıybeti, yalanı, hırsızlığı, karalamayı, tembel olmayı, çalışmadan köşeyi dönmeyi, nefret etmeyi, iftira atmayı, dostlarının yokluğuyla değil, varlıklarıyla ilgilenmeyi daha çok seven bizim gibi toplumlar, bu kötü huyları nereden ve kimlerden öğrendi, doğrusu merak ediyoruz! * Bu kötü huyları alışkanlık haline getirenler, bir eroinmandan farkı olmadıklarını, ne acı ki kavrayamıyor! Batıda, bizdeki gibi, herkes siyaset ve siyasetçi ile ilgili değil. Siyasi meselelerle ilgilenmeyip ama iki seçim arasında geçen sürede ise kimin ne yaptığını çok iyi gözleyip, asla unutmayıp, vakti geldiğinde de, babasının oğlu dahi olsa, hiç af etmeden vatandaşlık görevini yapıyor... Biz; üretmeden, çene çalmayı, karalamayı, galiba daha çok seviyoruz!...