Kendinden korkabilmek

A -
A +

Uzun yıllardan beri muhafazakâr kesim adam yetiştirmiyor ve böyle bir derdi de yok... Bir davanın sürekliliği miras bırakılan adamlar sayesindedir... Edebiyat; yani roman ve şiir ayrıca tarih, tiyatro, resim ve müzik gibi sanatın diğer alanındaki bütün çalışmalar daha düne kadar sol grupların tekelindeydi... Muhafazakâr kesim bu alanı keşfedene kadar ömrünü para kazanmaya adadı ve istikbal peşine düştü. Keşfettiğinde ise 'bir ağaç gibi dik durabilmek' uğruna çıktığı yolda büyük sermayenin baronlarına ve kurallarına boyun eğdi... Para kazanabilmek uğruna sermaye baronlarının 'piyasa kuralları ve değişim' adıyla başlattığı ucuz bir romanın aldatmaca kelimelerinden ibaret masallarını dinlemek zorunda kaldı... Muhafazakârlar kendi aralarında kavga ederken büyük sermaye baronlarına ve sol gruplara da yaranabilmek için yarıştı... Büyüdükçe kendisi olmaktan utandı ve kendi gölgesine gizlendi. Sol davasının trajedisini oynadı, sağ davasını komedileştirdi... H Sağ komedi oynadığının hâlâ farkında değil. Geriye dönüp baktığında dünyayı etkileyen bir aydını, yazarı, romancısı, şairi ve sanatçısı hâlâ yok... Düne kadar kavga ettiği ve ikna etmeye çalıştığı adamların dönekliğinden istifade ederek yol almaya devam eden muhafazakâr kesim, ömrünü iç kavgalarıyla tüketti... Kendi adamlarını taşa tuttu, yarasız bir adam Bab-ı Ali yokuşunda yok gibi... Sol ve uluslararası piar ajansları ise kendi adamlarının elinden tutup değil Üsküdar'ı okyanus ötesine geçirtti... Büyüdükçe, neden büyüdüklerinin hikmetini unutan sağ, orijinal halinden sürekli kaçtı... Orijinalliğini yitirenlerin artık bir hükmü olmayacağını unuttu... Adamlar değil, imkân ve makineler çok daha önemli sayıldı... Yol mu, yoksa o yolda yürüyecek yoldaşlar mı daha önemliydi? sorusuna bir türlü cevap bulunamadı. Altı yüz yıllık Osmanlı Tarihi belki yüz yıl boyunca sürekli karalandı ve hâlâ da karalanmaya devam ediliyor. Padişahlara iftiralar atılıyor... Yetinmeyip o kahramanların namuslarına dil uzatılıyor... Eğer bugün Bab-ı Ali'de alnı secde gören ve yüreğinde Allah korkusu taşıyan, vicdan sahibi eli kalem tutan birkaç adam varsa bunu kime borçlu olduğunu dahi bilmiyor... Kime borçlu olduğunu unutan kafalar, bugün başkalarına ait sularda gemileri yüzdürme telaşında... Sağ, binlerce inşaatçı ve tüccar sayabiliyor, ama bir Necip Fazıl ile vaziyeti idare ediyor... Sol ise binlerce yazar, şair, sanatçı ve çizeri ile mücadeleye devam ediyor... Sağ, konuşturacak, yazacak, çizecek adam bulmakta zorlanıyor ve dönüp dolaşıp solun pişman ve dönek adamlarından bir kadroyla kendi davasını anlatmaya ve savunmaya çalışıyor... Sağ, kendinden ve adamından korkuyor... Bu yüzden solda istikbal bulamayan ne kadar aydın, yazar, çizer ve sanatçı kırıntısı varsa toplayan sağ, topladıklarının merhametine sığınmış çok uzun bir zamandan beri... Asırlardır kendinden korkabilmeyi başarabilen ender bir milletiz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.