2001 yılıydı... Ülkede 'ekonomik bir kaos' vardı... Erdoğan Demirören'in ofisinde sohbet ediyorduk... Adliye koridorlarında iş adamlarının kelepçeli görüntülerini haber bülteninde izleyince çok üzüldü... Çünkü, bu isimlerin çoğuyla yıllarca birçok şeyi paylaşmış, eşleri ve çocuklarıyla dost olmuştu... İş âleminde vefa? "Öldü" diyordu Erdoğan Demirören. İnsanlık? Çökmek üzere... Büyümek? sorusuna "Niçin?" sorusuyla cevap verince şaşırmıştım... 80'li yıllarda 48 şirketini neden kapatıp dikey büyümeye doğru yol aldığını sorduğumda ise; "Bak bu gördüğün iş adamları da ülkenin en büyükleriydi... İşte içine düştükleri durum... 40 yıllık iş hayatlanının sonunda aldıkları karşılık itibarsızlaştırılma ve kelepçe... O halde büyümek için bana bir neden göster?" * Erdoğan Demirören, büyük düşünen ama çok hızlı da hareket etmeden bir anda büyümeye karşı kendini frenleyebilen, moda sektörlere 'balıklama' atlamayandı... Kırk defa düşünüp bir defa karar veren, yeri geldiğinde küresel oynayan ama milli sermayenin de büyümesi gerektiğini savunan, geleneksel ekonominin kurallarını da unutmadan şirketlerini yönetme fikrinden asla vazgeçmek istemeyen Demirören, vefa ve dostluğa çok değer veriyordu... Artık hemen her şeyin kapalı kapılar ardında gerçekleştiği günümüz dünyasında şaşırtıcı düzeydeki açık sözlülüğü ile dostu ve düşmanı cezbediyordu... * Demirören'in İstiklal Caddesi'nde yaptırdığı AVM'ye karşı saldırıların, birkaç günden beri basında bir linç ve itibarsızlaştırma operasyonunun eş zamanlı başlatıldığına şahit olunca gülümsedim... Paris'in göbeğinde Lafayette, Londra'nın merkezinde Harrods çarşılarını bilmeyen yoktur... Dünyanın en zenginleri bu moda adreslere gidip yüklü miktarda döviz bıraktığını da... İstiklal Caddesi'nde tıpkı Lafayette ve Harrods gibi dünya zenginlerinin buluşabileceği bir alışveriş merkezi bitmek üzere iken rant çeteleri basını da kullanarak güya 'İstiklal Caddesi'nin ruhu bozuluyormuş!' gerekçesini piyasaya sürmeye başladı... Cadde üzerinde ve arka sokaklarında binaların yıkılıp dökülüşü, tinercilerin ve barların vazgeçilmez adresi oluşu ve Afrika'dan gelen kimliksiz insanların cirit attığı bir yer haline gelişi, caddenin sadece lokanta ve cafelerden ibaret olmaya başlayışı caddenin ruhunu uyuyor mu? İş dünyasındaki rekabet ortamını acımasızlaştıran ve kirleten aktörler, itibarsızlaştırma operasyonlarında hâlâ basın ve bürokrasiyi kullanma yeteneğine sahip olabildiğine bir kez daha şahit olunca, gerçekten iş âleminde vefa ölmüş diyebildik...