Kirli yüz

A -
A +

Spor dünyası; bir yandan üzerindeki kara lekeleri temizlemeye çalışıyor ve mahkemede aklanmayı bekliyor, diğer yandan her şeye sünger çekip hiçbir şey olmamış gibi eski günlerine geri dönmeye gayret ediyor... Kim ne derse desin top kirlenmiş ve kirletilmiştir... Heyecanlar yitirilmiştir... Şüphe bütün kafalara yerleşmiştir... Artık her düdük sesinin ve her yenilen golün ardında gizli bir oyun aranacaktır... Galibiyetler ve yenilgiler vicdanlarda sorgulanacaktır... Ülkedeki saygın kişiler usulca bu sektörden elini eteğini zamanla çekecektir... Kimlere kalacağını ise zamanla göreceğiz! * 'Temiz eller' adı altında yapılan operasyonlar kamu vicdanını tartışmaya açık olmayan belgeleriyle ikna etmediği müddetçe kirli yüzüyle aramızda dolaşmaya mahkûmdur... Kimileri basında yayınlanan telefon kayıtlarından yola çıkarak mahkûm ediyor kimileri ise savunmalara daha çok itibar ediyor... Aidiyet duygusu bağımsız bakmaya engel oluyor... Yine de diyoruz ki; herkes mahkemenin kararını beklemek zorunda... Ama sekiz ay içeride yatanların tahliyesini yine savcının kendisi bizzat istiyorsa, birilerinin çıkıp bu halka bir şeyleri de izah etmesi gerekiyor... Ya da birilerinin çıkıp; -Tahliye istenecekti ise niye tutukladınız? sorusunu sorması lazım... İnsanlar sekiz ayını, itibarını sokaktan mı topluyor! * Temmuz ayındaki operasyonlar sonucunda hem tribünler, hem de ülkenin her yanındaki taraftar ve kendim de dahil olmak üzere futboldan çok kimse soğumuş ve heyecanı kaybetmiştir... Ve sonuç bekleniyor... Uzayıp giden süreçte kimileri adalete olan güvenini kaybetmiş, kimileri ise her ne pahasına olursa olsun sonucu beklemeye karar vermiş... Salzburg'dan belki de yüz kilometre bir dağın eteğinde Beşiktaş takımının kampına gittiğimiz günü ve Serdal Adalı, Tayfur Havutçu ile Ahmet Ateş'in ifadeye gidişlerini ve üç gün boyunca dönüşlerini bekleyişimizi hatırladım... Başkan Yıldırım Demirören ile sabaha kadar dik oturuşumuzu, gözyaşları döküşümüzü ve dağları seyredişimizi hatırladım... Ve en kötüsü kime kızacağımızı bilemeyişimizdi... Ülkenin önde gelen kırka yakın yetkilisini aramış ve hemen hepsinden de 'önemli bir şey yokmuş, sadece ifadelerine başvurulacakmış!' deyişlerini ve sonunda aldatılmanın verdiği ızdırabı bir daha yaşadım... O dostlarımızın da aldatıldıklarından dolayı yüzümüze bakamayışlarına, mahcubiyetlerine şahit olduk... Aynı şekilde biz de bu üç dostumuzun yüzüne aylarca bakamamıştık... Çektiğimiz acılar yüreğimizde iz bıraktı... Beş buçuk ay Metris'in önünden her geçtiğimde gözyaşı dökmüştüm... Hayatımda ilk defa cezaevine gitmiş ve bir camın ardında onları gördüğümde telefonu kaldırmış ama konuşamadığımı, kelimelerin boğazıma düğümlendiği günü hatırlamıştım... Bakıyorum ki; yaşanılan bu kadar acıdan kimse ders almamış... Yine herkes kirli bir yüze sahip topun peşinde... Ne diyelim hayırlısı olsun demekten başka çare yok...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.