Adam; dünyanın gittikçe körolası vakitlere esir düşmekte olduğunu ve insanların kara gözlerinde hüzün dolu bir hayata dair sırların nedense hep gizli kaldığını da görmekteydi... Ne zaman içinde hasreti hissetse, sıtma nöbetlerine tutulur gibi, giderdi dostların peşi sıra... Yaralı bir yürekti... Yanan yüreklere bir damla su taşımaya çalışırdı, aklı sıra... "Kayıp hayatlar"ın yalnızlığında bir yer açabilmenin umutları ardında delice hayatların gizlendiğini de bilmekteydi. Biriktirilen açgözlülüklere tanık oldukça adam, körolası vakitlerde tüm insanlığın aldandığı günlere ağıtlar yakmaktaydı... * Asalet delilerinin modern köylerinden bin menzil ötelere kaçıp da nefes almaya çalışsa da adam, üstündeki saltanat kaftanını yerden yere vurup sokakların ortasında bağıra çağıra ciğer satsa da artık nafileydi... Körolası vakitler gelip çatmıştı bir kere... Fikir fukaralığının içerisinde adam, yalnızlığının öfkesini başkalarından çıkartmakla yetinen kalabalıkların haline üzülmekteydi... Akşam güneşi çoktan başını alıp gitmişti uzaklara. Bütün kapıların kapandığı gibi, dünyanın kapılarının da bir gün tüm insanlığın yüzüne, gözüne kapanacağını bilmekteydi... Körolası vakitler gelip çatmadan, akşam güneşi battığı yerden doğmadan, bitmeliydi tüm açgözlülükler...