İran'ın karasularına giren İngiliz askerleri tutuklanınca, felaket boyutuna getiren İngiltere'nin küstahca tutumuna dünya şahit oldu... Hem suçlu, hem de güçlü olunca sonuç değişmiyor... Özür bile dilemediği gibi, Tahran'da başka, Londra'da başka konuşan askerlerinin ikiyüzlülüğüne de dünya şahitlik etti. Bu olay, Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlere esir düşen 150 bin askerimizin dramını Karamanlı Yedek Subay Ahmet Altınay'ın 'Bir Türk Subayının İngiliz Esir Kampı'nda Üç Yılı, Katran Kazanında Sterilize'adlı günlüğünde anlattığı günlükteki vahşet tablosunu hatırlattı... * 1918 yılında Filistin cephesinde 16.Tümen'in 48. Alayına bağlı Osmanlı askerleri İngilizlere esir düşer. 150 bin esir düşen askerlerimizden bazıları Mısır'ın İskenderiye şehrindeki Seydibesir Kuveysna Osmanlı Useray-ı Harbiye Kampı'na hapsedilir... Ve 12 Haziran 1920 yılına kadar burada tutulur... * Kampta Türkçe bilen Ermeni tercümanlar İngiliz komutanları sürekli kışkırtırlar... Savaş bitmesine rağmen İngilizler, Ermeni tercümanların 'bırakırsanız bu askerler sizden intikam alır' sözlerine inanarak kampta esir tutmaya devam ederler... Askerlerimiz mikrop temizliği bahanesiyle dezenfekte havuzlarına sokulur. Lakin havuzlara aşırı derecede 'krizol' maddesi katılır. Karamanlı Yedek Subay Ahmet Altınay günlüğüne bakın neler yazmış; "Mehmetçikler, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi yüzünden haşlanıyorlardı. Ancak İngiliz askerleri dipçik darbeleriyle askerlerimizin havuzdan dışarıya çıkmasına izin vermiyorlardı. Bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemeyen Mehmetçikler, İngiliz askerleri havaya ateş açınca mecbur kalıp kafalarını suya soktu... Başlarını kaldıran Mehmetçiklerin gözleri artık görmüyordu... Çünkü gözleri 'krizol' maddesi yüzünden yanmıştı... Ve 15 bin askerimiz kör olmuştu." Bu vahşet milletvekilleri Faik ve Şeref beylerin önergeleri ile 25 Mayıs 1921 tarihinde TBMM'nde görüşülür, lakin insanlık dışı suç işleyen İngilizlerin cezalandırılması için teşebbüse geçme teklifi sümenaltı edilir... H 'Ermeni soykırımı' yapıldığı yalanı ile dünyayı çalkalandıran Ermeni diasporası, yaptıkları vahşi soykırımın hesabını vermeden, bizden hesap sormaya kalkıyor... Bu ülkenin ekmeğini yiyen kalem sahipleri de sanki 'krizol' havuzlarına sokulmuş gibi, hem gözleri kör, hem de kalemleri... Yaşar Kemal ile Nobel ödülü alan Orhan Pamuk bu dramın romanını yazabilecek yürekleri, kalemleri ve kelimeleri var mı? Çünkü bu ülkenin tarihine ait kelimeleri yüreğinde ve aklında değil ancak cebinde taşırlar... Sabahtan akşama kadar 'dedikodu, magazin' ve 'belden aşağı' düzmece dizilerini ekrana taşıyanlar bu dramı da dizi haline getirse ya? Televizyonların 'krizol' havuzlarından ne farkı var? İngilizler 15 bin askerimizin gözünü kör etti, televizyonlar ise yetmiş milyonu körleştirmek için yarışıyor... Görebilen var mı?