'Kriz tellalları' nın çoğu televizyon ekranlarında küresel krizi tartışıyor. Uzmanlar ise düne ait bilinen bilgilerden derledikleri görüşlerini anlatıyordu... En saygın üniversitelerimizin öğrencileri ise soru soruyordu. Gençleri dinledikçe;'üniversitelerimizde çok şey öğretiliyor, edep hariç!' diyesi geliyor insanın... Ayrıca, gündelik ve moda analiz yapmaya herkes bayılıyordu... * Konuğun anlattıklarını dinlemeye tahammül edemeyen öğrenciler, 'belki gerçek payı vardır' kuralında dahi buluşamıyorlardı... İnsanlar neden bu kadar tahammülsüz oluyorlardı?... Aynalara baktıklarında, tahammülsüzlüklerini, kendilerine nasıl bir yalan söyleyerek izah ediyorlardı? Karşısındakini değişmemekle suçlayanlar, hiç değişmediklerini neden göremiyordu?... Dünya ve insan elbette değişimlerden geçiyor ve teknoloji de bu yüzden ilerliyordu ama, fikirlerini asla değiştirmeyen radikaller sürekli inançların değişmesi gerektiğinden bahsediyordu... Reformistler, reform ihtiyacını nedense sadece din ve ibadet hususunda aklına getiriyordu... * Daha düne kadar 'serbest piyasa' düzenini savunanlar 'gölge etme başka ihsan istemem' şarkısını söylüyordu. Kriz kasırgasıyla küresel efsanelerin çökmesiyle birlikte, nedense herkes etrafında güçlü devlet arıyordu... Eeee hani, ulus devletler çöküyordu? Hani, devletin sadece; adalet, sağlık ve güvenlik işine bakması gerekiyordu? Yani; sözde liberal, kalben radikal... Peki, radikal liberal olur muydu? Eğer, Türkiye ise, oluyordu!