> Davos-İsviçre 1988 yılında Türk-Yunan diyaloğunu Papandreu ile başlatan merhum Özal'ın ilk kez duyurduğu küçük dağ kasabası Davos'a hareket ederken İstanbul'da gökyüzü açıktı. Alp Dağlarının o muhteşem gücüne sırtını dayamış küçük dağ kasabası Davos'ta da hava açık ve kardan yoksundu. Sanki dağlarına bahar düşmüştü. Dışarıda kuru bir fırtına kopuyordu. 1970'lere kadar sadece kayak merkezi olarak bilinen ve küçük bir dağ kasabasından öte bir anlam taşımayan Davos'un adını ilk defa Alman Prof. Klaus Schwab'ın 1971 yılında "Seçkin" bir grubu Davos'ta toplayarak duyurdu. 37 yıldan beri Prof. Schwab'a "Global Üstad" deniliyor. Prof. Schwab'a toplantıların nedeni nedir diye sorulduğunda; "Asıl amaç, ABD'nin gerisinde kalmaya başlayan Avrupa'ya Amerikan yönetim tekniklerini tartıştırmaktı. Daha sonra Davos dünyanın ekonomik elitinin buluşma noktasına dönüştü ve siyasetçilerin ilgi göstermesi ile etkinliği arttı. 1979 yılında ise Davos toplantılarının kurumsal kimliğe kavuştuğunu belirten uzmanlar ise; "Kanaat önderlerinin yakından takip ettiği akademik ve hatta siyasi nitelikte bir platform haline dönüştü." * 1973'teki petrol şokunun ardından küresel ekonomide ortaya çıkan yeni tablo, acımasız rekabetin kuralları ve uluslararası siyasetin "Enerji" eksenli yeni kimliği Davos'ta tartışıldı. Çünkü bu dönemde dış siyasetin başrol oyuncusu petroldü. Hâlâ da öyle ya! * 1990 yılında iki Almanya'nın birleşimi, 1992'de Güney Afrika'da, 1948'den beri süren ırkçı apartheid düzenlenmesinin ortadan kalkması ve 1994 yılında (Şimon Peres ve Arafat zamanında) Gazze ve Eriha'dan İsrail askerlerinin çekilmesi, 2000'li yıllarda ise Kyoto Sözleşmesi çerçevesi küresel çevre politikaları, temiz su kaynaklarının korunması, AIDS ve yoksullukla mücadele Davos'ta şekillenen konu başlıkları oldu. Davos'un mimarı Prof. Schwab ise Seatle'daki kavgalar su yüzüne çıkmadan çok önce, globalleşmeye ve internetin getirdiklerine karşı "İsyan" çıkacağını açıkça gündeme getirdi. 30. Davos toplantısı New York'ta yapılırken konu "Kırılgan bir dünyada küresel liderlik"ti. Prof. Schwab bile "Artık fakirlerin sesinin duyulmadığı, ekonomik kalkınmanın nimetlerinin sadece zenginler ile paylaşıldığı bir dünyayı sürdüremeyiz" diyebiliyordu. Ocak ayında yapılan Dünya Ekonomik Forumu'na her yıl yaklaşık 95 ülkeden başkanlar, bakanlar, aktörler, gazeteciler, sporcular, din adamları ve uluslararası şirketlerin CEO'ları katılmakta. Davos artık başladığı gibi semirlerin yapıldığı ortamdan çıkmış beyin fırtınalarının estiği, uluslararası pazarlıkların buluşma yeri haline geldi. Yani "Büyük dağ dünya"nın dertlerine, sorunlarına bu küçük dağ kasabasında çare aranıyor. Kimi fikir üretiyor, Kimi "Şeytan'ın avukatlığını" yapıyor. * Davos'a alternatif toplantıların üretildiği Caracas'ta televizyon kameralarına bağıranların sözlerini hatırladım: "Eğer savaşacaksak yoksullar ile değil, yoksullukla savaşalım." Davos'ta bu yıl ise "Dünyanın güç dengeleri" konusu beyin fırtınalarına sahne olacak. Lakin ocak ayında İstanbul'da karın olmayışı, Davos'ta karın yağmayışı küresel çılgınlığın bir marifeti değil miydi? Bakalım bunun kuru fırtınası ne zaman kopacak? Davos'ta Gazeteci dostum Mehmet Koca "Türklerin kalemi, İsviçrelilerin silgisi biter" sözünü söyleyince biz de yazıyı kalem bitmeden noktalamaya karar verdik. Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.