Metris'te kalan gözler

Futbolda şike iddialarıyla başlatılan operasyonların daha ilk gününden itibaren sürekli diyorduk ki; - İyi adamları ayırın... Ki adalete olan güven zedelenmesin! Medya, her zamanki alışkanlığını sürdürdü... Tek taraflı yayın yapma hastalığından kendini bir türlü kurtaramadı... Biz ise daima ön yargıdan uzak kalınması gerektiğini söyledik... Söyledikçe, sanıldı ki bir hesabımız var... Özellikle BJK yöneticisi Serdal Adalı, Teknik Direktör Tayfur Havutçu ve Ahmet Ateş için bir anda âdeta kampanya başlatıldı... Biz ise başından beri diyorduk ki, hukukun bir insana dokunabilmesi için kırk defa düşünmesi lazım... Ama bu ülkede delilden suçluya giden sistem bir türlü devreye girmiyor... Biri suçlu ilan ediliyor sonra delil aranıyor veya toplanıyor... Hukuk, belirsizliğin adresi midir? * Ekonomik suçların cezası ekonomik olurken, sportif suçların cezası neden sportif değil? Elbette 'temiz futbol' anlayışının yerleşmesi lazım ama fillerin züccaciye dükkanına girdiği gibi değil... Bir ülkenin en saygın kişileri tutuklanıp beş ay sonra da tahliye edildiğinde vicdanlar yaralanır ve adalete olan güven zedelenir... Bir kez daha söylüyoruz ki; - İyi adamları ayırın! * TBMM elbette doğru bir karara imza attı... Yasa veto edilince medyanın 'deli koyunları' ahkam kesti... Başbakan Erdoğan yasanın aynen geçmesi gerektiğine dair mesajı verince de bizim'deli koyunlar' neyi savunacağını şaşırdı... Kimin neye inandığıyla ilgili değil, neyin doğru olduğuyla ilgilendiği gün medya yakalandığı hastalıktan kurtulmuş olacak... Ne acıdır ki; gözünü, yüreğini, kulağını, aklını, vicdanını günlük siyasete teslim etmiş büyük bir kalabalıktan ibaret... Beş ay önce Metris'te bırakmıştım gözlerimi... Dostlarımız tahliye olunca Metris'e gidip gözlerimi aldım... Bir kez daha söylüyoruz; -İyi adamları ayırın!