Ölü denizlerde

A -
A +

> Amman Dünya Ekonomik Forum toplantısı için Ürdün'ün başkenti Amman'dayız. Başkente elli beş kilometre uzaklıkta bulunan Ölü Deniz, yani Lut gölünün kenarındaki kongre merkezinde üç günden beri devam eden forumda, dünyanın meselelerine ve çözümlerine dair öncelikli konular elealındı. Ölü Deniz'den Amman'a geceyarısı dönüp oteldeki odama çekildiğimde saat bir, belki de iki idi... Günün yorgunluğunu atmaya çalışırken, bir yandan altı yıl önce Amman'a geldiğimi ve karayoluyla bin iki yüz elli kilometre yol katedip Irak'a vardığımı ve Bağdat, Kerbela, Necef, Tıkrit kentlerini gezdikten sonra Tarık Aziz, İzzet El Duri, Taha Yasin Ramazan, bakanlardan Es Sahaf, Muhammed Salih ile görüştüğümü ve programlar çektiğimi ve söyledikleri sözleri hatırlayınca, 'zaman akıp gidiyor, dur demek kolay' şarkısının mısraları düştü aklıma. Zaman; karanlıkların içinde yıldızları bile uyutarak geçip gittiğini düşünürken, aslında zamanın bir yerlere gitmediğini, gaflet denizine düşüp de bir bir gidenlerin 'biz' olduğunu da anlıyor insan... * Zamana direnen ve başkaldıran bu diktatörleri yıkan inatları mıydı? Yoksa, birileri onlara 'teslim ol' demeden yılların alışkanlıklarını, dikta rejimlerini kendi elleriyle yıkıp halkının refahını mı sağlamalıydılar? Ama dün zamana başkaldıran bu diktatörlerin o inat başlarını darağaçlarında bir sabah gövdelerinin üzerinden kopartıldı, kara örtülü cellatlarca! "Ya hep ya da hiç" inadı üzerine kurmaya çalıştıkları düzen hem kendilerinin, hem de milletinin felaketi ile sonuçlandı. Oysa; ya hep ya da hiç yoktu, mevcudiyet ile yetinmek vardı... Bugün ise binlerce, milyonlarca insanın sefaleti çözüm bekliyor. Foruma katılanlar da bunlara çareler ararken, olaydan ekonomik olarak nasıl faydalı çıkacaklarını da hesaplıyor... Dünyanın geleceğini dizayn etmeye çalışanlar aslında biraz geçmiş zamanlardan dersler çıkarmaya kalksa ve bir kavmin helak edildiği Lut gölüne baksa aslında bu kadar söze de gerek kalmazdı! * Bir akıbet bin nasihat gibidir sözünü unutanlar bugün tek canlının dahi yaşamadığı, tuzdan başka bir şeyin çıkmadığı Lut gölünde helak olanların Allah'a ısrarla isyan ettikleri ve işledikleri günahla başkaldıran bir kavim olduklarını hatırlayabilselerdi belki çok şey düzelecekti... Helak olmamak için helak olanların akıbetlerini hatırlamak dahi istemeyenler Lut gölünün kenarında dünyanın geleceğini dizayn etmenin hesaplarını matematiksel yapmaya ve helak olmayı çoktan hak etmiş kavimlere yol göstermeye devam ediyorlardı... Oysa; 'zaman akıp gidiyor, dur demek kolay' değildi... Ölü denizin öldüğü gibi, dünyanın her geçen gün öldüğünü artık farkediyorlar... Lakin, artık bu ölümün ve helakın adına, artık küresel ısınma deniliyor... Başka ölü denizler olmadan, görmeden hayat yolculuklarımız sona ermeden ölmeden ölmeyi başarabilmeliyiz, diye düşünüyorum Ürdün'de bir geceyarısı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.