İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlar Rusların işgalinde bulunan Kafkas topraklarına girerek işgal ederler. Kafkas halkları ise 'Ha Rusların işgali, ha Almanların işgali' diyerek Almanların işgaline direnmezler. Adeta sevinirler... Çünkü bir gün olur da Almanlar geri çekilirse kendileri de haliyle bağımsız olurlar diyerek bir ihtimale sıkı sıkı sarılırlar. Hatta bazıları da Almanları 'kurtarıcı' gibi görür. Lakin evdeki hesap çarşıya uymaz, Almanlar savaşı kaybederler. *** Almanların yenilgisini büyük bir fırsat kapısı olarak değerlendiren Stalin ilk iş olarak Kırım'daki Müslüman topluluklarını Sibirya'ya sürgün eder. Suçları Almanlarla iş birliği yapmak. Ruslar, Ahıskalı Türkleri ise suçlayacak hiçbir delil bulamayınca 'Türk sempatizanısınız' diyerek 1944 yılının Kasım ayında soğuk bir kara kış gününde ölüm trenine tıkar ve kapıları kapatır. Dört gün boyunca kapılar açılmaz. Ahıskalı Türklere bu zulmü reva gören Stalin'in tek hedefi Ermenilere bu toprakları bırakmak ve kuzey doğumuzda büyük bir Ermenistan'ı kurabilmekti. Ermenistan'ı kurmak belki hayali değildi Rusya'nın ama Türkiye'nin doğusunda bir üs ülkesi kurmak ve sıcak denizlere inme gibi bir büyük hayali olduğunu tekrar tekrar anlatmaya artık gerek yok. *** 1944 yılında yaşanan bu sürgünü dünya ancak 12 yıl sonra duyar. Stalin'in verdiği gizli emre göre yük trenlerine yaşlı, genç, kadın ve çocuk demeden doldurulur ve kapılar üzerlerine kilitlenir. Trenlere bindirilirken 'geri döneceksiniz' denilir ama bu gidişin dönüşü yoktur. Zulmün şahitlerinden Ahıskalı Türk Bedir Dede sürgünü şöyle anlatır; -Dört gün sonra Gürcistan'ı geçince tren kapılarımız açıldı. Her birimize günde 200 gram ekmek ve bir tas çorba veriyorlardı... Her gün asker gelir kapıyı açar; hastaları, ölüleri toplar giderdi. Ölüleri trenin en arka vagonlarına atıyorlardı. *** Tren tam bir ay boyunca Hazar Gölü'ne doğru yol gider. Meğerse gizli plan; tüm Ahıskalı Türkleri bir gemiye bindirip gölde imha etmek!.. Bazı tarihçiler ise Rusların planı uygulamaktan vazgeçtiklerini ifade eder. Neden olarak da ileride hesap sorulma ihtimali ve korkusundan kaynaklandığını belirten tarihçiler Ahıskalı Türklerin daha sonra küçük gruplar halinde Eski Sovyetler'in dört bir yanına dağıtıldıklarını belirtirler... *** Bu bir tarihî dramdır. Yazarak anlatılmaz ama Ahıskalı Türk Murtaza İzzetoğlu kendi çapında Ukrayna'da Ahıska ve Tatar Türkleri adlı eserinde bu dramı kaleme almış. Ama dünya kamuoyuna bir film ve bir tiyatro eseri ile bu dram anlatılamaz mı? Ermenilerin yalan soykırım masallarına belge ve laf yetiştireceğimize oturup uğradığımız zulümleri dünyaya anlatsak daha gerçekçi bir yol izlemiş olmaz mıyız? 'Kim uğraşacak', 'Aklın yok mu senin' mantığının hakim olduğu bugünlerde filmi kim yapacak? Ölüme giden trenler sirenlerini çalmadan ve gelip kapılarımıza dayanmadan bu acının da tarihini yazalım ve belgeleyelim...