Gazeteleri okuduğunuzda, televizyon haber bültenlerine baktığınızda, herkesin sınır ötesi operasyonu konuştuğunu görmekte ve okumaktayız... Sendikacı konuşuyor... Üniversite konuşuyor... Sokaktaki insanlar konuşuyor... Gazeteciler konuşuyor... Aslında konuşması gereken adres belli; devleti yönetenler. TBMM çatısı altında konuşulup, tartışılması gereken konular kahvehane köşelerine kadar düştü... Kısacası herkes siyasetçi oldu... * Gençler sokakta... İnsanlar sokağa taşmış... Önüne gelen veryansın ediyor, savaş çığlıkları sokaklarda atılıyor... Oysa; ülkenin çıkarları söz konusu olduğunda konuşması, karar alması gereken makamları yasalar belirlemiş... Belirlemiş ama ekranlara baktığınızda sınır haritalarının açıldığını, hatta sınır ötesi operasyonun nasıl yapılacağını tartışmakta olduğunu görmekteyiz. Bu tarz hareket edenler, karar alması gereken makamların beş adım önünde giderek ülkenin demokrasisine güvenmediklerini ve mekanizmaların işleyişine haksızlık ettiklerinin farkında değiller! Devleti yönetenler gerekli yerlere mesajlarını ilettiler... Şimdi kararların uygulanmasını beklemek görevi ise kamuoyuna düşmekte... Sokakları kana bulamadan, bir yerlere saldırmadan yakıp yıkmadan tepki göstermeliyiz. * Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sınır ötesi operasyon konusunda en ağır sözleri dünya kamuoyu önünde söyledi. Millete düşen görev devleti zora sokmak değildir. Devletinin bekaası için kişisel görevini en iyi yapmaktır... "Savaş hiledir" yüce sözünden yola çıkarak, dünyadaki büyük savaşların seyrine, bakıldığında, gerçekten, hileyi kim daha iyi uygulamışsa, savaşları da o tarafın kazandığı görülmüş... Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal sınır ötesi operasyonu konusunda diyor ki; "Kandil'i temizlemek kolay değil. Siz bomba yağdırırken, onlar yirmi metre yerin altında saz çalıp türkü söylüyor. Kamuoyu, sınır ötesi terörü bitirir havasına sokuldu. Bu psikolojik bir hata..." Bizim millet olarak böyle psikolojik hatalara düşmememiz gerekiyor...