Bir bayram daha geldi ve geçti... Dokuz günlük tatilin ardından dönüp geriye baktığımızda dünyada değişen bir şeyin olmadığına ve meselelerin çözümü konusunda ciddi bir adımın atılmadığına şahit olduk... Ramazan ayı boyunca bütün televizyonlarda, insanları bilgilendirmekle mükellef din adamları dahi tartışma ve kavgalardan beslendi... İnsanlar bilim ve din adamlarının tartışmalarından hangi bilginin doğru olduğunu öğrenemedi... Benlik kavgası ve ilmin getirdiği kibirle kendi nefislerini putlaştıranlar için en anlaşılır tarifi Rahmetli Ömer Öztürkmen ağabey şöyle yapıyor: "Din ve bilim profesyonelleşti, profesyonel profesörler, profesyonel din adamları türedi." Ve devam ediyor: "İnsan görünüşte ne kadar medeni olursa olsun, başıboş bırakıldığı takdirde, içindeki putların zorlu yönetiminden kurtulamaz." Oysa insanoğlu çok zamandan beri putları kendi içinde değil de nedense hep dışında arıyor... "İlk çağ insanının ilkel putları, modern insanda medeni bir kılıkta, hatta modaya uyarak hüküm sürer" diyen Ömer Öztürkmen; "Nasır devri idarecilerinin Kahire sokaklarına verilen unvanları eski Mısır Firavunlarının adları ile değiştirmeleri sadece bir sanat ve turizm aşkıyla izah edilecek davranışlar değildir. Bu tip davranışlar, insanın içindeki ilkel putların herhangi bir boşluktan sızarak modern bir kılıkla kendini açığa vurma hadiseleridir." * Çağdaş bir psikolog olarak kabul edilen Erich From'a göre ise; "Eski devirlerin taştan ya da tahtadan putlarının yerini, kelimelerden oluşan putlar almış ve insanlar bunlara tapınmaya başlamışlardır... Bu tür bir davranış maddi değerlerin yüceltilmesi ve onlara tapınılması, bazı dünya görüşleri ile toplumsal sistemlerin kutsanması biçiminde belirir..." Bilimsel araştırmaları, başkalarının bizim üzerimizdeki görüşleri veya devlet, devletin lideri, çeşitli baskı grupları ve politik kuruluşlar da tapınılacak putlar haline dönüştürülebilirler, diyen From putların yalnız taş ve tahtadan bazı şekillerden ibaret olmadığını belirtir... Bugün kırka yakın İslam ülkesindeki halkların bir kısmının isyanı ve bir kısmının lidere tapınması ve liderlerin de diktatörce halkını yönetmesi, resimlerini kentlerin her tarafına asması, heykellerini yaptırması, kitaplaştırdıkları nutuklarını kutsallaştırma çabası kendilerini putlaştırma değil de, nedir? * "İnsanın içindeki bu putları kazımak, silip süpürmek, öyle sanıldığı kadar kolay bir şey değildir" diyen Ömer Öztürkmen; "Nefsimiz, durmaksızın yeni putlar üreten bir makine gibidir. Bunun içindir ki, İslam, bu putların yok edilmesini Müslümanlığın ilk ve kesin şartı olarak vazeder." Dolar, kapitalist Batı insanının putu iken bugün İslam âleminde de her geçen gün putlaştırılmaktadır... Para putları etrafında dönüp duranları Ömer ağabey şöyle tarif eder; "Liberal bir ekonomi ve bu ekonomiye ayak uydurmuş bir insan borsası vardır. Bu borsada en geçerli mal, piyasa şartlarını çok iyi bilen, hırslı, açıkgöz insan tipidir. Bu ekonomide borsa ve banka bir çeşit kutsal mabed, iş ve piyasa kuralları ise ibadet şekilleridir. Para da bu mabedin ortasında güleç çehresiyle saadet dağıtan bir ilahtır!" Her an insanın boşluğunu arayan içimizdeki bu putların baştan çıkarıcı fısıltıları yüzünden Sevgili Peygamber Efendimiz Bedir zaferinden dönerken; "Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz" diye buyurduğunu belirten Ömer ağabey içimizdeki putların fısıltılarından kurtulmanın tek çaresinin Allah'a sığınmaktan geçtiğini söyler... Sinsi fısıltılara kapılarak heva ve hevesini putlaştıranların hakikatin yolunu görmekten mahrum kalacağını belirten Ömer ağabey İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat'taki şu ifadesinden bahseder: "İnsanların nefs-i emmaresi, mevki almak, başa geçmek sevdasındandır. Onun bütün arzusu, üstün olmak ve herkesin kendisine boyun eğmesidir..." Kendilerini putlaştıranlar bu yüzden bir put gibi yıkılıp gidiyor ve rezil ve sefil oluyor... Dünyayı bir virüs gibi saran o gizli salgının adı nefsini putlaştırma ve putların fısıltılarını dinlemektir...