"Kapalıydı kapılar, perdeler örtük/Silah sesleri uzakta boğuk boğuk/Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük/Bugün de ölmedim anne..." diyen Ahmet Erhan'ın suçu neydi? Belki, şiir yazmaktı... Belki de, ölmeden sabaha çıkabilmenin tedirginliğini söyleyebilmekti... * "Gelip kondu bir güvercin ellerine o gece/ kırmızı bir çelenk oldu bileğinde kelepçe/Bir soğuk yel eser üşür ölüm, ölüm bile/ Anlatır akan kanı beyaz sesiyle..." diyen Ülkü Tamer'in suçu neydi? Belki, şiir yazmaktı... Belki de, üşüyen ölümlerin dramını duyurabilmekti... * "Gayri gider oldum gardaşlar/Ve de kız kardaşlar/Gayri haram bu can bana/Bu toprak damlar bu sevda bana/Bu ağaçlar, bu caddeler haram bana..." diyen Enver Gökçe'nin suçu neydi? Belki, şiir yazmaktı... Belki de, haramlaştırılan caddeleri tasvir edebilmekti... * "Büyüdüm işsiz kaldım, aç kaldım/Para kazanmak gerekiyordu/Girdim insanların içine/İnsanlar gördüm..." diyen Orhan Veli'nin suçu neydi? Belki, şiir yazmaktı... Belki de, kariyer uğruna didişilen bir hayatta tek kalanların sahipsizliğini tarif edebilmekti... * "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden/ Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak/Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak..." diyen Ahmet Haşim'in suçu neydi? Belki, şiir yazmaktı... Belki de, semaya ağlayarak bakanların halet-i ruhiyesini hatırlatabilmekti... * "Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;/Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter/Ve serin serviler altında kalan kabrinde/Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter" diyen Yahya Kemal'in suçu neydi? Belki, şiir yazmaktı... Belki de, serin serviler altında kalan bir yalnızlığı duyurabilmekti... * Sahi, şairlerin suçu neydi? Bilen var mı? Daha üç gün aç gezmeden, kötülerin önünde boyun eğen, fitne kazanlarını kaynatan, ekmek yediği kapıdan uzaklaştırılınca günlerce küfür edenlerin yüreksizliklerini hatırladıkça, şairlerin mısraları bir daha soruyor bize; şiirlerin suçu neydi? Neydi sahi? Bilen var mı? Kaldı mı?