Şair Can Yücel; "Bağlanmayacaksın bir şeye öyle körü körüne. 'O olmazsa yaşayamam' demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki" diyor... İnsanın kendini kandırabildiğini tarif ederken şair, kimsenin hiçbir şeye bağlanmaması gerektiğini anlatıyor... Ateistlerin duygu dünyası böyle işte... 'O olmazsa yaşayamam' diyenler yıllarca hayat sürdü ama her giden de bir şeyleri alıp götürdü... Acılarıyla yaşamasını bilenlerin bu yüzden bir yanı yarım ve eksik kaldı. Bir şarkıda diyor ya; "Unut ama beni... Unutma beni" Bağımlılık bu yüzden ızdıraptır... Dayanabilmektir... Kurda kuşa yem olmadan nereye, kime, niçin ve ne uğruna bağlandığını bilmek daha önemlidir... * Yine diyor ki:"Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni. Senin o'nu sevdiğinden. Çok sevmezsen çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince çok ait de olmazsın hem." Acıdan korkuluyor... Bir yere ait olunmaktan kaçılıyor... Kimse kimseyi sevmiyor... Oysa Hazreti Mevlana diyor ki: "Aşkın tek şahidi cefadır... Şahidi yoksa dava düşer..." Günümüz aşkları ise istikbal peşinde. * Ve yine diyor ki: "Çalıştığın binayı masanı telefonunu kartvizitini... Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın." İnsan; kendisine emanet verilen eline de, ayağına da, diline de, telefonuna da, görevine de, masasına da, aşkına da, davasına da, ekmeğine de ve işine de sahiplenmeden sahip çıkmak zorunda... Taa ki verenin geri aldığı güne dek... Mesele geri alındığında 'sahiplenmemek' ve sahiplik iddiasında bulunmamak... En önemlisi ağlamamayı, ihanet ve isyan etmemeyi bilmek... Bu yüreğe sahip olmayanlar yüzünden yalan ve hırsızlık diz boyu... Asıl dava; sahiplenmekle, sahip çıkmak arasındaki farkı anlatmaktır... Çünkü; yıkılışların, çöküşlerin, ayrılıkların ve ihanetlerin tek bir nedeni var, o da; sahipsizliktir!...