Samimiyetsiz ilişkiler

A -
A +

Yaz geldi ve kentlerden kaçış başladı... İşverenlerin bilinçli ve âdeta bir yönetim biçimi haline getirdikleri stres ortamı ve beraberindeki telaş, gürültü ve acımasızlıktan kimileri yurt dışına, kimileri ise yurdun başka bir ucuna kaçıp gitti... Kaçıyor herkes bir yerlere... Kaçıyor herkes birbirinden... Ve yaşadıkları kentlerdeki evlerinden... Eskiden yaz tatillerinde insanlar ya köylerine, ya sevdiklerine, ya da dostlarına giderek hasret giderirdi... O devir çoktan geçip gitmiş ve bitmiş gibi... * Kaçışları herkes farklı gerekçeler ve tariflerle anlatıyor... İstanbul'un gürültüsünden Datça'nın Palamutköyü'ne kaçan bir sanatçı büyük kentlerin samimiyetsiz ilişkilerinden kaçtığını ve burada herkesi gerçek yüzüyle görebildiğini, tanıyabildiğini ifade ediyor ve ekliyor; - Kimse oynamıyor... Kimse kimseyi idare etmiyor... Yiğitçe derdini söylüyor, öfkesini veya memnuniyetini ifade ediyor... Yalandan ağlamıyor ya da gülmüyor... Kentlerin kalabalığına karışan ve her geçen gün sayıları artan ifadesiz yüzlerden ve samimiyetsiz sözler sarf eden insanlardan herkes bir yerlere kaçıyor... * 'Benim ağladığım gecelerde yoktunuz' der Şair Özdemir Asaf... Bu yokluğun yüzünden herkes usulca kendi yalnızlığına çekiliyor... Ya da tanınmadığı kalabalıkların arasına karışıyor... Çünkü; yüreklerindeki bütün acıların, ihanetlerin, satılmışlıkların ve hayal kırıklıklarının tek nedeni o tanıdıklar yüzündendir... Ve onların unutamadıkları yüzleridir... Eskiden tanımadıklarından korkan insanlar artık tanıdıklarından ve onları görmekten korkuyor... Bu yüzden çareyi uzaklara kaçıp gitmekte bulanlar, kimselerin bilmediği ve göremeyeceği diyarlara göç ediyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.