Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac zamanın Cumhurbaşkanı olan Sayın Demirel'e telefon açar ve Kanuni Sultan Süleyman'ın tahtını Versay'da bir sergi için istiyor... Demirel yetkililere talimatını veriyor... Ve taht Paris'e gönderiliyor... Ya sonra? Sonrasını bugün Topkapı Sarayı Başkanı olan Prof.Dr. İlber Ortaylı hoca anlatıyor... Diyor ki; -Taht gitmiş ama geri döndüğünde nem oranlarına dikkat edilmediği için çürüyerek geri geldi! * Niye yazdım? Geçen hafta Baş başa programımın konuğu Prof.Dr. İlber Ortaylı idi... Topkapı Sarayı'ndaki odasında gerçekleştirdiğimiz çekime başlamadan yardımcılarına bazı talimatlar veriyordu... Kore heyeti gelmiş ve bir sergi açma konusunda yardım isteklerine Prof. Dr. İlber Ortaylı biraz isteksiz karşılık verince dayanamayıp sordum; -Hocam, bu tür sergiler Türk kültürünün tanınmasına önemli bir katkıda bulunmuş olmaz mı? İlber hoca işte o zaman Kanuni Sultan Süleyman'a ait tahtın başına gelenleri anlattı... * Topkapı Sarayı'ndaki kutsal emanetler de dahil olmak üzere her eserin büyük bir titizlikle korunması gerektiğini belirten İlber hoca, başka ülkelerdeki sergilere gönderilerek 'heder' edilen eserlerin akıbetlerini anlattı... Neymiş efendim? Türk kültürünün dünyaya tanıtılması imiş! Bin yıllık mazisi on altı devleti ile, dünyaya hükmeden bu milleti tanımayanlar bir sergi ile mi tanıyacaklardı? Acaba biz Napolyon'un tahtını isteseydik, gönderirler miydi? 'Üç kıtaya at oynatan' Osmanlı Devleti'nin torunlarının tanınmayışını 'tanıtım eksikliği' gibi komik bir gerekçeye bağlamayalım... İlber hocanın da isyanı bu noktadaydı... 'En kıymetli varlıklarımız, yurtdışında sergi bahanesi ile yokedilmemeli' diyen İlber hoca ülkemizdeki işgüzarlara da birilerinin artık haddini bildirmesinin şart olduğunu söyledi... * İlber hocanın isyanı bitmiyordu; -Kardeşim, Topkapı Sarayı bakkal dükkanı mı? Ki üç seramik, beş porselen, iki padişah kaftanı, bir Kanuni tahtı gönderin, deniliyor... Artık buna bir son verilmeli... Ayrıca ülkemizdeki basından, kendi ifadesiyle 'matbuat aleminden' de dertliydi İlber hoca... Diyordu ki; -Kaşıkçı elması değiştirildi, diye bir haber yazmak sorumsuzluğun taa kendisi... Topkapı Sarayı'nda hırsız var! gibi başlıklar atmak da çok yanlış... Topkapı Sarayı'nda hırsız yok, ama tembel var, işgüzar var, tıpkı her kurumda olduğu gibi... Yani saraydan artık kimse 'mal' kaçıramayacaktı... Çünkü gidip de geri gelmeyen her değer geri getirilmiyorsa ha çalınmış, ha yanmış ne farkederdi ki! Bir dönem saraydan 'kız' kaçırmalar konuşulurken, galiba bir dönem de 'mal' kaçırmalar yazılıcak ve çizilecek... Özellikle 'matbuat alemin'ce...