Savaş çocukları

A -
A +

Bir sabahın şafağında sessizce akan nehir kenarındaki evlerde yaşayan çocuklar sevinçle uyandı. Gülen gözleri vardı. Çiçek kokularını soludular. Sokak aralarında savaş oyunları oynadılar. Tabancalar tahtadandı. Bombalar oyuncaktı. Ama ölmüyorlardı... Savaşlar yalancıktandı ve bir oyundu. Yalancıktan ölüyorlardı. Namludan çıkan kurşun sesinden korkmadılar. Ve akşam üstü çocuklar yorgun-argın ter içinde evlerine döndüler. Günler, nehrin suları gibi akıp gitti... *** Bir sabahın şafağında gökyüzünden düşen bombaların sesleri ile çocuklar korkuyla uyandı. Ağladılar. Barut kokusunu soludular. Tabancalar gerçekti. Bombalar ürkütücüydü. Babaların savaşları yalancıktan değil sahiciydi. Sokak aralarında babalar öldürülüyordu. Oynadıkları sokaklarda savaş artık bir oyun değildi. Ölümler sahidendi. Ölenler bir daha uyanmıyordu. Çocuklar korku ile büyüdüler. *** 1991'de Zaho'da, Süleymaniye'de, Dohuk'ta Kerkük'te ve Musul'da, 2000 yılında Bağdat'ta, Kerbela'da, Necef'te, Azamiye'de, Kazımiye'de gördüm, savaşla büyüyen o çocukları. 1983 yılında İran'la başlayan savaşta bir yaşındaki çocuklar bugün 22 yaşındaydı. Sekiz yıl süren İran-Irak, Kuveyt ve ardından Körfez savaşları bu topraklarda sürüp gitti. Bu çocuklar hiç okula gitmediler ki! Hiç öğretmenleri olmadı ki! *** Ellerinde toprak gözlerinde isyan vardı. Ateşler şehrin dört bir yanından topladılar. Çocuk dahi kalamadan bir gecede büyüdüler ve bir gecenin yarısında öldüler. Barut kokusu geceleri gökyüzünü kaplayınca, 'hava kurşun gibi ağır'laşıyordu... Dicle Nehri'nin sessiz akan suları kabarınca, bir kara koyun kaybolunca, sahi kimden sorulacaktı bunun hesabı?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.