'Sol'un çıkmaz sokağı

A -
A +

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile 93 yılından itibaren tanışırım. Bir programımda kendisine; -Kongrede genel başkanlık yarışını kaybettiğiniz zaman ne yapıyorsunuz? dediğimde, gözlerime baktı ve samimiyetle sorduğumu hissedince, kendisi de aynı duygular içerisinde cevap verdi; -Eve gider, sonra da yorganı başımın üstüne çeker, derin bir uykuya dalarım. Sabah da yeniden bir güne başlarım... * Baykal'ın bu sözü, her kaybettiğimde aklıma gelir. Eve gider, yorganın altına girer ve kendimi derin bir uykunun kollarına bırakırım... Meziyet, dünün hezimetini de, sevincini de sayıklamadan yaşayabilmektir... Bu ülkede bir kesim hezimetleri, bir kesim ise zaferleri sürekli sayıklıyor... Unutmakla, sayıklamayı karıştıranlar da yok değil. * Geçen akşam Baykal, Mehmet Sevigen, Gürsel Tekin ve bazı gazeteci dostlarla ikinci defa bir araya geldik ve yemek yedik. Yemekteki konuşmaların haber boyutları yazıldı ve çizildi. Ben ise 'Sol'un çıkılmaz sokağını tarif edişine, ve anlatırken samimiyetine değinmek istiyorum. Bosna'da Müslüman kadınlara tecavüzler ve zulümler edildiği sırada, ilk kendisinin gittiğini belirten Baykal; -Hayatımda ilk defa yatağıma çorapla girdim, kent bombalar altındaydı. Üşüdüm... Ama Bosnalı kadınlara dedim ki, lekelenen sizler değil, size bu lekeyi atanlardır... dedikten sonra bizlere; -Ben bunu yaptım diye ülkemizdeki solcular, bu adam ne yapıyor? dedi. Oysa, Fransız aydını ve felsefecileri Bosna'daki zulmü yazıyorlardı, bizimkilerinden 'çıt' çıkmıyordu... Solculuk bu muydu? diyen Baykal; -Bu yaptığımın solculukla çelişkisi nerededir? sorusunu soruyordu. * PKK'nın daima baskın düzenlediği Üzümlü Karakolu'nu ziyaret edişini eleştiren solcuların, bu adam ne yapıyor? sorusunu sorduklarını hatırlatan Baykal; -Eğer, teröristle savaşan askerime sahip çıkmakla, zulüm gören Müslüman kadınlara sahip çıkarak bu zulmü dünyaya ilk duyurmakla solcu sayılmıyorsam, varsın sayılmayayım. Türkiye'deki sol'un üzerindeki bu damgaları kaldırmadan bir sol varlığından söz etmenin hayali olduğunu adeta anlatıyordu Baykal. Sol demek, dinsizlik... Sol demek, dine karşı... Sol demek, askere düşman... Sol demek, milliyetçi değil... Sol demek, vatansever değil... "Ülkemizdeki sol çizgisi bu şablonlara oturtulmuş. Ama yıllardan beri bu şablonu silip atmaya çalışıyorum" diyen Baykal, sol'un girdiği çıkmaz sokağın duvarının artık kırılması gerektiğini anlattı yemekte... * Baykal, aslında kaybedilişlerin gerçek hikayesini ve nedenlerini anlatırken aslında yine hayatın her alanında kaybedenlere unutulmayacak bir şeyler söylüyordu ve değişimlerin kaçınılmazlığını, şablonların atılması, duvarların yıkılması gerektiğini ve siyasi partilerin tüm kitleleri kucaklamasının zaruretini anlatıyordu. Ne diyelim doğru söze...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.