Son Tango

A -
A +

Kasabanın delisiydi. Lakin, kimine göre fakiri kimine göre de velisiydi. Kasabada hiç kimse, Tango'nun kim ve gerçek adının ne olduğunu ve nereden geldiğini dahi bilmiyordu. Ama ne olduğu da belli değildi. Dört kazak, beş ceket, altı palto ile beş pantalonu üst üste giyerdi. Sadece ayakkabısı tekti. Kirli saçı ve uzamış sakalları arasında sadece gözleri görünmekteydi. Elindeki çalı süpürgesiyle kendi etrafında dönerek kasabanın tek bir caddesini boydan boya süpürür ve yaz günü kasabayı toza-dumana boğduğundan; ahali ona 'Tango' derdi. Kasabaya ait; çöp, eski lamba, kapı, kilit, bozuk ispirto ocağı ve eski tüp ne varsa hepsini toplayan Tango, dağın eteğinde teneke yağ kutularından ve kartondan yaptığı barakasına götürürdü. Kasabanın tarih müzesi gibiydi. *** Bir de kasabanın akıllısı vardı. Beydi, ağaydı ve zengindi. Belinde toplu tabanca ile gezerdi. Kasabanın en korkulan adamıydı. Güçlüydü. Yüzlerce dönüm arazisi ve konakları vardı. Tarlalarını ekip ve biçen marabalarına hasat zamanı kış aylarında karınlarını doyuracak kadar buğday, ayrıca bir torba şeker verirdi. Kasabada sevmediği tek adam Tango idi. Tango'yu her gördüğünde takılır; "Kasabanın delisi ne topluyorsun yine?" derdi. Tango ise gülerek; "Sen kasabanın günahını, ben ise sevabını topluyorum. İkimizin de topladığı kağıt, senin topladığına para, benim topladığıma çöp diyorlar. Ben topladıklarımı bazan dağıtıyorum bazan yakıyorum sen ise sürekli toplayıp konakta saklıyorsun" cevabını verirdi. *** Tango artık yıllarca kasabanın caddesinde çalı süpürgesi ile etrafında daireler çizer adeta tango yaparak ortalığı toza dumana katardı. "Sen kirletiyorsun ben temizliyorum Şanlı Ağa!" diyerek türkü söyler gibi caddenin bir başından bir başına süpürgesi ile gidip gelirdi. Taa ki güneş batıncaya dek. *** Günler aylar böyle gelip geçti, ışıksız kasaba evlerinde. Bir kış gecesi büyük bir patlama sesi ile ahali uyandı. Dağda büyük bir yangın vardı. Tango'nun barakası yanıyordu. Sabah olduğunda ısınmak için toplayıp götürdüğü kağıtların tutuşmuş olduğu anlaşıldı. Ve Tango çıkan yangında öldü. O ismini dahi bilmediğimiz adam kasabanın ilk ve son Tango'suydu. Dağın eteğindeki barakası, aynı zamanda mezarı oldu. Yıllar sonra Şanlı Ağa da öldü gitti. Sağlığında bir tek kuruşuna kıyamadığı ve topladığı bütün paraları çocukları har vurup harman savurdu. Biri kasabanın delisi öteki akıllısıydı. Birine Tango diğerine Şanlı Ağa denilmekteydi. Ölüm, her ikisini de "yeraltı kasabası"nda buluşturdu. Dünyada; önemli olan nedir? Toplayıp sakladıklarımız mı, yoksa dağıttıklarımız mıydı? Hangisini yanımızda götürebilecektik? Ya kasabanın 'Son Tango'su ya da 'Şanlı Ağa'sı olacaktık. Acaba o gerçek âlemde 'Şanlı Ağa' kim? Deli kim? Akıllı kim?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.