Mübarek Ramazan ayıdır... Susma vakitlerinin kapıyı çaldığı gündür... Yani, Sevgili Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi 'büyük cihad' zamanıdır... Ne gariptir ki, dünyanın her yerinde Müslümanlar öldürülüyor... Ve Müslümanlar öldürüyor... Irak, kan gölü... ABD gitti ama iç savaş miras kaldı... Suriye alev topu gibi... Kimin kimi vurduğu belli dahi değil... Pakistan, İran, Afganistan kaynıyor... Burma'da ise Budistler Müslümanları çoluk çocuk demeden katlediyor... Budistlerin katliamına ait fotoğraflar sosyal medyada paylaşılıyor ama televizyon ve gazetelerimiz ise plajlarda 'çıplak ünlü kadın' aramakla meşgul... Denizden daha gelemediler... * Bizim o şerefli medyamız binbir surat gibi dünden bugüne kırk defa kılık değiştirdi... Kılıf değiştirdi... Kafa değiştirdi... Ne hikmetse huyunu değiştirmeyi aklına getirmedi... Kıvırdıkça kıvırdı ve her defasında da 'değişim masalları'nın ardına sığınarak kendine saygın bir yer edinebildi... Daha bir şehit evinin kapısını, yolunu ve yurdunu bilmeyen, acılarına şahit olmayan, düştüğü yeri yakan ateşi görmeyen, bir şehidin eşi, çocuğu, annesi ve babasıyla tanışmayanlar sabahtan akşama kadar özgürlük adı altında anarşistlik yapmaya devam ediyor... Bunlar dünün Lenincileri, Maocuları, solcuları, sosyalistleri ve ateistleri idi, bugünün ise PKK'lıları... * Nuray Mert ve Ahmet Hakan gibi köşe kapanlar taa Mardin'in Kızıltepe ilçesine gidip orada dünkü PKK'lı bugünkü BDP'lilerin düğününde halay çektiğine dair haberlerle meşgul bizim medya... Bayrağa sarılı Mehmetçik tabutları olduğunda ise birkaç manşetin ardından yeniden Kürtçülük kampanyalarına geri dönmeye başlar... Ramazan ayında İstanbul sanki daha bir sessizleşiveriyor... Velvele yerini sükûnete bırakıyor... Kentin duvarlarında belediyelerin konser afişlerini gördükçe insanın yüreğinde birçok şey anlamsızlaşıveriyor... İftardan sonra konser de iyi gelir, bütün günün açlığına, susuzluğuna ve yorgunluğuna!