İç hesaplaşmalarını bitirememiş toplumlarda savaşların bir türlü bitmeyişine şahit olmaktayız... İç hesaplaşmasını sanatlaştırma ve kutsallaştırma gayretinden başka bir niyeti olmayan Kaddafi taraftarlarının sokağa çıkıp savaşması gerektiğine dair çılgınca çağrısı ateşle oynamaktan daha tehlikeli bir duruş noktasıdır... 42 yıl ülkeyi idare ettiğini düşünen bir liderin durduğu son nokta öfkeye yenik düşmek... Sedat Laçiner'in 'dünyaya gelmiş şaka gibi bir adam' tesbitine katılmamak elde değildir... Kaddafi bilmiyor ki, taraftarları kendilerine dair küçük hesapların peşinde koşmaktan yorgun düşmüştür... * Yıllar öncesini hatırladım... Bağdat ve Tikrit kentlerine gittiğimde sokaklar, caddeler ve binalar Saddam'ın poster ve heykelleriyle süslenmişti. Saddam meydanlara çıktığında taraftarların attığı çığlıklar hâlâ kulaklarımda çınlıyor... Devrim Muhafızları ise ölümü peşinen kabullenmiş gibiydi... Saddam idam edilirken iki devrim muhafızı bile çıkmadı ortaya... Taraftarlar ise başkalarının taraftarı olup çıktılar... İşte, taraftar bu kadar oynak bir zeminde durur... * Bin Ali, Kaddafi ve Mübarek de aynı akıbete uğradı... Bir kentin çöpçüsü gibi sarayların gizli bölmelerinde sakladıkları elmaslar, antikalar ve banka hesaplarında milyarlarca dolar başkalarına kaldı... Belki de düşmanlarına büyük bir miras bıraktılar... İslam kültüründeki zekât ve sadaka kuralı işletilseydi belki herkes mutlu olacak ve bu isyanlar hiç olmayacaktı. Halka hizmet etmekten aciz liderlerin akıbetleri kazandıkları her şeyi geride bırakıp gözleri açık gitmekle sona eriyor!