Kim ne derse desin, kimsenin eski alışkanlıklarını kaybetmeye niyeti yok... Rakamlara, itibara tekabül eden alışkanlıkları terketmek zordur... Yine kim ne derse desin, herkes kendi penceresinden, meşrebinden olaylara, liderlere ve fikirlere bakıyor... El insaf için gönderilen davetlere bu yüzden icabet edilmiyor... Bu yüzden kavga ve savaşlar sona ermiyor! * Dünyaca ünlü Mısırlı aktör Ömer Şerif, ülkesinin liderlerini tarif ediyor; - Nasır, halkın sevgilisi, Amerika'nın düşmanıydı... Enver Sedat, Amerika'nın sevgliisi, halkının düşmanıydı... Hüsnü Mübarek ise ortada... Yıllardır her iki tarafı pekala idare ediyor... Ülkesinin lider tariflerine katılmıyorum, sadece tarifindeki kriterlerine dikkat çekerek, insafsızlığın boyutunu anlatmak istiyorum... Şerif'e göre, 'iyi bir lider', hem halkının sevgilisi, hem de Amerika'nın düşmanı olacak.. Neden? Çünkü Ömer Şerif bir sosyalist... Bunu da gizlemiyor ve diyor ki; -Bir sosyalist olarak Che'nin hayatını oynamak idealimdi. Che Guevera ve Fidel Castro hayatımı etkileyen iki kahramandır... Peki objektif bakış açısı nerede kaldı? * Nasır halkın sevgilisi Rusya'nın dostuydu görüşüne ne demeli? Mısır lideri Nasır'ın 1956 yılında Süveyş Kanalı'nı 'millileştirdiğini' açıklamasının ardından gizli ittifak kuran İsrail, İngiltere ve Fransa'ya karşı Sovyetler Birliği Londra ve Paris'e atom bombası atma tehditinde bulundu... Bu reste karşılık veremeyen İngiltere ve Fransa geri adım attı... Batı Avrupa devletleri de bu restin sonucunda Amerika'ya yanaştı... * Kime göre iyi lider, iyi adam bu ülkede hep tartışıldı... Ve kavgalar çıktı... Kısacası bir tarafın sevgilisi olmak yetmiyor... Geçmişten bugüne kadar siyasi tarihin sayfalarında kimine göre kahraman, kimine göre hain denilen ve tarife muhtaç olan o kadar çok lider portresi var ki... Portrelerin tarifini de siyasi tarihçilere bırakmak lazım... Lakin Ömer Şerif'in bakışıyla değil...