Uzaktaki ülke diye bilinir günümüzdeki İspanya. Bir zamanlar bu uzak ülkenin adı Gırnata'dır. Tarık bin Ziyad uzaktaki ülkenin topraklarına gemileri ile gelip dayandığında: -Bütün gemiler yakılacak. Biz buraya dönmek için değil ölmek için geldik! emrini askerlerine verir. Emir tartışılmaz ve nettir. İspanya fethedilecektir. Tarihin tozlu sayfalarında dönmeyen gemileri ile iz bırakan Tarık Bin Ziyad'ın adı bu zaferle (Akdeniz ile Atlantik'i birleştiren ve Avrupa ile Afrika kıtasını bağlayan) boğaza verilir; Cebel-i Tarık. Ölmek için gittikleri topraklardan yıllar sonra sürgün edilen ise Endülüs Devletinin son hükümdarı Kral Abdullah'tır. Elhamra, yani Kızıl Saray'dan Afrika'ya sürgün edilen Kral Abdullah ailesi ile birlikte Padul Dağı'nın eteklerine çıktığında dönüp son kez Vefa ve Genil nehirlerine bakar, dayanamaz ağlar. Kral Abdullah'ın gözlerinden boşanan yaşları gören anne Ayşe Sultan: "Er gibi koruyamadığın ülken için, şimdi sarayına ve topraklarına bak ve kadınlar gibi ağla!" *** Bugüne bakarsak, ülkelerini er gibi koruma sorumluluğu kimindir? diye sorulduğunda, bir anda bütün kurum ve kişiler tereddütsüz ayağa kalkar ve kendilerinin olduğunu ilan eder. İlan eder etmesine ama elden gittikten sonra da yeni bir kavga başlar; 'sen batırdın ben kurtardım' Herkesin birbirleriyle olan kavgasındaki 'senin yüzünden battı' sözü sarfedilirken maksad suçluyu bulmak değil, suçları ve suçluları gizlemektir. Çünkü herkes suça ortak ucundan kıyısından. 'Koruyorum' diye iddia edenlerin korudukları ülke değil, bizzat kendileridir. Ülkeyi kurtarma ideali 'minareyi çalanların' kılıfıdır... *** Herkesin suça ortaklığı bir gün aşikâr olunca, herkesi de cezalandıracak bir sopa bulunmayınca da 'Zira Urfa eski hamam eski tas ' türküsü söylenir ve efkâr dağıtılır. Yoksa Urfa'nın eski kalışına üzülen yok. O halde sorumlu çok da neden suçlu yok? Atalar, 'horozu çok olan köyün sabahı bir türlü olmaz' sözünü boşuna mı söyledi? Eğer bir şey kaybedildiğinde kimin yakası yapışılacak ilk adres ise, bir şeyleri de kaybeden bu adreste ikamet edenlerdir. 'Vatanını seven görevini en iyi yapandır' sözü kışla duvarlarının dış kısmına yazılarak, koruma görevinin adresi belirlendi. Bin yıl boyunca bu topraklar uğruna şehit düşenlerin kan izleri de aslında bizlere doğru adresi gösterir. Sözün özü; vatanı, milleti ve bayrağı kurtarma siyasetini bırakalım, vatana, millete ve bayrağa karşı sorumluluklarımızı yerine getirip kurtulmaya bakalım... Gerisi sadece ranttır ve laftır!