Bir eski dostu ziyaret ettiğimde arkasında duran panodaki; "Bizim neslimiz ustasız çalışmak zorundadır. Ustasız yaşamak zorunda olduğu gibi" sözünü okudukça, günümüzde yakalandığımız gizli hastalığın sırrını keşfetmiştim. Ustalar yoktu. Ustalar kayıptı. Bu yüzden bir yanımız mutlaka bozuktu. Bozukluğun nedeni; Çırak yoktu. Kalfa yoktu. Usta hiç yoktu. Lakin, pazara çıktığımızda ise herkes usta olduğunu iddia ediyordu. Usta kimdi? Usta, hiçbir işe yaramaz ellerin marangozu; Hiçbir şey düşünmez beyinlerin heykeltıraşı; Hiçbir rüzgârdan uslanmaz kalbin mimarı; Hiçbir harf bilmeyenlerin hocası; Hiçbir yol bilmezlerin kılavuzu. Ve usta; gülistanın bahçevanı. *** Bahçevanlar küsüp gitti, çok uzaklara. Bahçevansız bahçede artık kimi rastgele, kimi bilerek, kimi bilmeyerek filizlendi topraktan. Filizlenenlerin bazıları zehirli otlar ve böceklerdi. Gülistan'ı bu zehirli otlardan ve böceklerden temizlemek, bahçevanın hünerli ellerindeydi. O, öpülesi ve baştacı edilesi eller yoktu. Artık, gülistanda bir gülü bir karanfili ve bir de papatyayı tanıyoruz. Ya gerisi? Dağlara mı gönderildi; kül çiçeği, menengiç, hint gülü, renk değişteren ağaç hatmi, sarı salkım, şakayık, kelebek çalısı, gece sefası ve beyaz mürveri? Kaçımız gördü; portakalçiçeğini, sedefotunu, saçlımeşeyi, bozpırnalıyı, labadayı ve tesbihağacını? Kaç çocuk gördü bu çiçekleri? *** Kaç nesil; bir gül ve bir karanfil ile oyalanıp durmakta. Bahçevanlar küsüp gittikleri yerden hiç dönmeyecekler mi? Çiçeklerin dağlara kaçışı bu yüzden mi? Bahçevansız gülistanda kalakaldık bir başımıza. Ustasız hayatlarda büyümeye mahkum çırakların kalabalığında; biz Araf'ta kalanlar gibiyiz. Biz iflah olmayız ustasız. Başsız. İki yakamızın bir araya gelmeyişi bu yüzden. *** Ustasız siyasetçi. Ustasız maliyeci. Ustasız bankacı. Ustasız sanatçı. Ustasız gazeteci. Ustalar ustası; herkesin utanacağı ve pişman olacağı ve hatta tövbe edeceği günü bekliyor belki! Asla iflah olmayız ustasız. Nerede Koca Sinan? Nerede Humbaracı Ahmet Paşa? Nerede Piri Reis? Dağdan bir ses duyar gibi oluyoruz bazan; "Onlar sanatın zirve noktalarında!" *** Ya biz? Ustasız kalan, usta olmaya çalışan ama bir türlü olamayan ve 'ustayız' diye de nara atmaya devam edenlerdeniz. Ne acı! Şairin dediği gibi; "Sevda ne yana düşer usta?" Bu çırağın feryadıdır. Ustadan istediği son yardımdır. Kimbilir belki de son tövbesidir. Sahi, usta ne yana düşer günümüzde sevdalar? Hangi yanımızda durur ihanetler?