BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu helikopter kazası sonucu ölmesiyle ülkeyi ve sevenlerini üzüntüye boğdu... Kahraman bir adamdı... Ve kahraman bir şehrin uçsuz bucaksız karlı dağlarında 'üşüyerek' kaybolup gitti, o çok özlediği uzaklara... Bir memleket sevdalısıydı... Ve bir dava adamıydı... Lakin ne kavgası ve ne de sevdası anlaşılmadı... Anlatsa da, anlaşılmak istenmedi... O'nu en iyi tanıyan ve anlayan yine kendini seven Alperenleriydi... 'Ne sevdam bitti ne kavgam' diyen şairin tarifindeki gibi bir adamdı... * Dağdaki cenazesi daha tabuta bile konulmadan manşetlere Abdullah Çatlı ile resmini koyarak adeta 'su testisi su yolunda kırılır' demeye getiren bazı medya kuruluşları ise yine kin kusmaya ve iftira atmaya devam etti... Nazım Hikmet'in, Ahmet Kaya'nın, Deniz Gezmiş'in, Mahir Çayan'ın uğradığı haksızlığı bayraklaştıran, terörist APO'nun silahlı eylemlerine yeşil ışık yakan globalci bazı medya: Vatan, Millet ve Allah diyenlere sıra gelince nedense hep küstahlaşıyordu... Ki, yedi buçuk yıl haksız ve suçsuz zindanlarda işkence görüp beraat etmesine rağmen... * Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile yaklaşık yirmi iki yıllık bir dostluğumuz vardı... Birlikte çok program yaptık... Ve saatler süren sohbetlerimiz oldu... Her defasında anatomisi yapılmayan bir devri ve milyonlarca gençliği uçuruma sürükleyenleri ve adam gibi gözüken namerdleri anlatarak ihanetin tarihini bitiremiyordu... Rahmetli Muhsin Yazıcoğlu sevdasını ve kavgasını da şiirinde anlatıyordu; "Ben çeşme başında uzanmak istiyorum Huzur dolu içimde Ben sonsuzluğu düşünüyorum Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum Durun kapanmayın pencerelerim Güneşimi kapatmayın Beton çok soğuk, üşüyorum..." O, şimdi bir çeşme başında uzanacak... Kabri çok soğuk olmayacak, üşümeyecek... Ölümler üşüse de... Sevenlerine başsağlığı diliyorum... Allah mekanını cennet eylesin...