* Florida-ABD İnsan doğup büyüdüğü kentin sokaklarında "ne sevdiğin belli ne sevmediğin' suratıyla dolaşanların gittikçe çoğaldığına şahit oldukça, bir yere kadar dayanıyor ama sonunda yorgun düşünce, uzak ülkelerin şehirlerinde adını dahi bilmediği sokaklara kendini atıp en azından hiç tanımadığı kalabalıkların anlamsız yüzlerine katlanmayı yeğliyor... İnsan uzaklarda iken ve güneş kimsenin farkedemeyeceği bir sükunetle batmaya doğru yolalırken, kaç yıllık olduğunu tahmin edemediği kaldırımların üzerinden kimlerin gelip geçtiğini ve caddelerde dolaşan binlerce kişinin meçhul hayatlarını düşünüyor... Tek-tük lambaları yanmaya başlayan küçük evlerin önünden geçerken gözucuyla pencerelere bakıp; "Acaba kimler yaşıyor? Kimler mutlu, kimler mutsuz? diye düşününce insan; yalnızlığın en büyük işkence olduğunu derinden hissediyor... * Her geçen gün metropol kentler küresel baronların uzantıları sayılan aktörler tarafından kasıtlı olarak yarı açık cezaevine dönüştürülüyor ve faili belli cinayetlerin hesabı dahi görülmüyor. İşlediği cinayetlerin farkına dahi varamayan insanoğlu, daracık sokaklarda iki katlı, rengarenk, ahşap evlerin, küçük de olsa, arka bahçelerinde oynayan küçük çocuklara günah dolu bir tarihi miras bırakıyor... Otel odalarında, sabaha dek pencere kenarında, sokağa yağan yağmurları seyrediyor ve bir gülle gibi gökyüzünde patlayan şimşeğin kıvılcımıyla aydınlanan gri gece adeta ikiye bölünüyor... * Uzak kentlerin hasret kokan lacivert gecelerinde aklına gelen tek şey o kara gözler... Arada bir öpüp başının üzerine koyabildiği o mübarek ellerin arasındaydı sanki, hayatının bundan sonrasına dair hikayeleri... Masumca başlayan bir hayatın tüm neşesi uzak ülkelerin ışıltılı akşamlarında ansızın tükenince, küçük bir gülümseyişi dahi yana yakıla uzaklarda arayınca insanın aklına şairin mısraları düşüyor; Üsküdar'dan bu yan lo kimin yurdu! He canım... Çiçekdağı kıtlık, kıran, Gül açmaz, çağla dökmez. Vurur alnım şakına Vurur çakmaktaşı kayalarıyla