Amerika'nın eski dışişleri bakanı ve kurt diplomat Henry Kissinger'in Başdanışmanı ve New York Times ile Herald Tribune gazetelerinin yazarı ve uluslararası ilişkiler dalında prestij kabul edilen Lionel Gelber Ödülü'nü alan Walter Russel Mead ile geçtiğimiz yıl nisan ayında Baş Başa programımda buluştuk. Amerika'da seçimlere daha yedi ay vardı. Bush mu yoksa Kerry mi kazanacak? diye sorduğumda Russel Mead; "Her iki tarafın da büyük problemleri var. Bush'un sorunu; Irak savaşının istediği ve beklediği gibi gitmemesi. Kerry için ise; demokratların birkaç gruba ayrılmış olması. Bir kısım demokratlar savaşa ve şiddete karşı, bir kısmı ise terörle savaşın devamını istiyor. Kerry ortada bir politika izlerse güçsüz bir lider gibi duracak. Savaştan yana olsa oy kaybedecek. Kerry'nin en büyük söylemi işsizlik; ancak ABD'de işsizlerin sayısı azalıyor. Böyle giderse Kerry yine oy kaybına uğrayacak. Şu an sonuç için bir şey söylemek erken. Muhtemelen geçen seçimler gibi olur ve oylar yeniden sayılır, bir taraf çok az farkla kazanır" dedi. Bu sözler Russel'in vizyonu idi. Propagandası değil. *** Sonuçta seçimleri Bush az bir farkla kazandı. Kerry ise yüzde kırk yedi almasına rağmen başkan adaylığından çekildi. Russel'in bu tespiti bana iki şey düşündürdü. Bir; Russel'in öngörüsü yüzde doksan gerçekleşti. Bu kadar isabetli bir tespit karşısında anladım ki ABD'de gazetecilik ve gazeteci olmak ciddi bir işti. Ya bizde? Seçime yedi ay kala bu kadar isabetli bir öngörü ortaya koyan kaç gazeteci ve yazarımız var? Bizde seçim öncesi tesbiptlere baktığınızda kimi kırıyor, kimi aşağılıyor, kimi belden aşağı vuruyor, kiminin 'baraj altı kalır' dediği partiye öteki 'iktidar olur' diyor. Ne hikmetse seçim sonrası yazdığını unutup, 'baraj altı kalır' dediği parti iktidar olunca başlıyor methiyeler düzmeye. İki; bizde bir parti yüzde bir sonuç alsa dahi ne siyasetin sahnesinden çekiliyor ne de partisini kapatıyor. Hiçbir şey olmamış gibi meydanlarda iktidara talip olmaya devam ediyor! Yani yüzde kırk yedi alan Kerry kadar bizde bir parti ve lider oy alsa herhalde dünya toplanıp gelse bu lideri kimse siyasetten men edemez! 'Çekileceğiz' dedikleri halde dahi çekilmediler. Neden? Kimse bilmiyor, bu ısrarın neden olduğunu! Özetle, aramızdaki fark; onların gazetecileri ve yazarları objektif tespitler yapıyor. Bizim gazeteci ve yazarlar ise propaganda. Propaganda ise ya karalama ya da methiye yoluyla yayılıyor. Amerika ve batı siyasetçileri analizden çıkan tabloya göre karar alırken, bizim siyasetçiler ise uğradıkları en büyük hezimet tablosunu bile görmezlikten geliyor; siyasete ve iktidara talip olmaya devam ediyor. Kısaca; batılı vizyonun propagandasını yaparken, bizde ise propaganda; vizyon halinde yutturulmaya çalışılıyor!