Üç yıl önce ünlü yazar Paulo Coelho ile dünyanın en çok kazananlarını buluşturan Dünya Ekonomik Forumu toplantısının yapıldığı Davos kasabasında karşılaştığımda; acaba hangi romanını yazıyor? sorusuna cevap aradım... Bir yıl sonra 'Kazananlar Yalnızdır' adlı kitabını vitrinlerde görünce demek ki, kazananların yalnızlığına şahit olmak için Davos'a geldiğini anladım... Coelho eserinde; dünyada, lükse ve ne pahasına olursa olsun başarıya olan bağımlılığın, yüreğin sesine kulak vermeyi engellediğini anlatıyordu... Kazananlar yalnızdı! Ya kaybedenler? Oysa kazanan ve kaybedenlerin buluştuğu ortak yer; sıfır noktasıydı... Bir başka adıyla; yalnızlıktı... En üsttekiler ve en alttakilerin ortak kaderiydi; yalnızlık... * Birinde güçlü iken yalnızlık... Diğerinde ise güçsüz iken yalnızlık... Eserinde; hayallerin gerçeğe dönüştüğü sinema ve moda dünyasına girebilenlerin toplandığı Cannes Film Festivali'ne katılanların dünyasını irdeleyen Coelho, bu ayrıcalıklı sınıfın bazı üyelerinin zirveye ulaştığını ama konumlarını kaybetmekten korktuklarını ve bedeli ne olursa olsun, uğruna her şeyi yapmaya hazır olduklarını ifade ediyordu... * Her asrın amansız hastalığına yenik düşenlerin yalnızlığını dört başlıkta özetliyordu; Kumar... Kadın... Para... Ve alkol... Ve kazananların niçin kaybettiğini anlatıyordu... Dün kazananların yalnızlık hikayesi böyle idi... Bugün aynı... Yarın yine aynı olacaktı... İnsanoğlu kazanırken yalnız kaldığını farketmiyor, anlamıyor ve haliyle üzülmüyor... Ne kadar yalnız olduğunu ise kaybedince daha iyi anlıyor... İşte o zaman yalnızlığa tahammül etmek daha zor oluyor... Yalnızlığın romanı ise ancak yaşanarak yazılıyor...